e-ISSN 2587-2524
Cilt : 23 Sayı : 1 Yıl :

Dizinler

Bu derginin içeriği Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı kapsamında lisanslanmıştır.

Androloji Bülteni - : 23 (1)
Cilt: 23  Sayı: 1 - 2021
1.
Kapak
Cover

Sayfa I

2.
Danışma Kurulu
Reviewers

Sayfalar II - III

3.
Başkan'dan
From the President

Sayfa IV

4.
Editör'den
From the Editor

Sayfa V

5.
İçindekiler
Contents

Sayfa VI

ORIJINAL ARAŞTIRMA
6.
Türkiye’de 0-10 yaş aralığındaki çocukların testis hacimleri ve penis boyu uzunluğu: Ölçümler coğrafi bölgeler arasında farklılık gösterir mi?
Testicular volume, and penile length of children aged 0-10 years in Turkey: Do measurements vary among geographical regions?
Osman Akyüz, Müslüm Ergün, Bahriye Kılıç, Soner Çoban, Süleyman Sami Çakır, Ahmed Hamdi Tefekli
doi: 10.24898/tandro.2021.26086  Sayfalar 1 - 6
AMAÇ: Bu çalışmada 0–10 yaş çocukluk dönemindeki çocukların ortalama penis boyu uzunluğu ve testis hacimlerinin belirlenerek, coğrafi bölgelere göre farklılık gösterip göstermediklerinin araştırılması amaçlandı.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Kurumumuz üroloji polikliniğine 2015 – 2020 yılları arasında sünnet ya da muayene için başvuran, yaşları 7 gün – 10 yaş arasında değişen 1156 erkek çocuk çalışmamıza dahil edildi. Penis dorsumunda pubik kemikten meatusa kadar olan mesafe sert bir cetvelle ölçülerek gergin haldeki penis boyu ölçümü gerçekleştirildi. Testis hacimleri ise Prader orşidometrisi kullanılarak ölçüldü. Çalışmaya dahil olan çocuklar Türkiye’nin coğrafik bölgelerine göre yedi farklı gruba ayrıldı.
BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen hastaların yaş ortalaması 4,35±2,65 yıl, penis boyu ortalaması 5,43±1,11 cm, sağ ve sol testis ortalama hacimleri ise sırasıyla olmak üzere 3,15±1,20 ve 3,14±1,19 cm3 olarak saptandı. Bölgeler arasında penis boy uzunlukları için istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p=0,195). Sağ ve sol testis hacimleri Karadeniz Bölgesi’nde Doğu Anadolu Bölgesi’ne göre ve İç Anadolu Bölgesi için Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge’lerine göre anlamlı yüksek bulundu (p=0,013 ve p=0,001). Ortalama penis boyu uzunluğu yaş ve boy ile güçlü, ağırlık ile orta derecede güçlü ve vucut kitle indeksi için zayıf pozitif korelasyon gösterdi. Ortalama sağ ve sol testis hacmi ise yaş, boy ve ağırlık ile orta derecede güçlü, vucut kitle indeksi ile zayıf pozitif korelasyon gösterdi.
SONUÇ: Bu çalışma, ülkemizde 0–10 yaş aralığındaki çocukların penil uzunluk ve testis hacim ölçümlerinden elde edilen değerleri sunmaktadır. Ortalama penis boyu uzunluğu bölgelere göre farklılık göstermezken, testis hacimleri ise bazı bölgeler için anlamlı farklık göstermektedir.
OBJECTIVE: In this study, it was aimed to determine average penile length, and testicular volumes of children aged 0–10 years, and to investigate whether these measurements differ by geographical regions.
MATRERIAL and METHODS: A total of 1156 boys, aged between 7 days and 10 years, who applied to the Urology outpatient clinic between 2015 and 2020 for circumcision or examination, were included in our study. On the dorsal surface of the stretched penis, the distance from the pubic bone to the meatus was measured with a hard ruler. Testicular volumes were measured using Prader orchidometer. The children participated in the study were divided into 7 different groups according to the geographical regions of Turkey.
RESULTS: The mean age of the patients included in the study was 4.35±2.65 years, the average penile length was 5.43±1.11 cm, and the mean volumes of the right and left testicles were 3.15±1.20 and 3.14±1.19 cm3, respectively. There was no statistically significant difference between the regions for penile lengths (p=0.195). Right and left testicle volumes were found to be significantly higher in the Black Sea Region than in the Eastern Anatolia Region and in the Eastern and Southeastern Anatolia Regions for the Central Anatolia region (p=0.013 and p=0.001). Average penile length demonstrated strong correlation with age and height, moderately strong corerlation with weight, and weakly positive correlation with body mass index. Mean volumes for right and left testicles demonstrated moderately strong correlation with age, height and weight, and weak correlation with body mass index.
CONCLUSION: This study presents penile length and testicular volume measurements of 1156 male children aged 0–10 years in our country. While average penile length does not differ by region, testicular volumes differ significantly for some regions.

7.
Hemşirelik öğrencilerinin cinsel bakıma ilişkin tutum ve inançlarının değerlendirilmesi
Evaluation of nursing students’ attitudes and beliefs regarding sexual care
Şefika Dilek Güven, Gülden Küçükakça Çeli&775;k
doi: 10.24898/tandro.2021.02703  Sayfalar 7 - 12
AMAÇ: Araştırmanın amacı hemşirelik öğrencilerinin hastaların cinsel bakımına ilişkin tutum ve inançlarını belirlemektir.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Çalışma nicel tanımlayıcı tasarımda, Nisan- Mayıs 2018 tarihleri arasında Türkiye’de bir üniversitenin hemşirelik okulunda yapıldı. Araştırmanın örneklemini araştırmaya katılmaya gönüllü 356 hemşirelik öğrencisi oluşturdu. Araştırmada veriler “Veri Toplama Formu” ve “Cinsel Tutum ve İnanç Ölçeği” (SABS) kullanılarak toplandı.
BULGULAR: Bu çalışmada hemşirelik öğrencilerinin SABS puan ortalaması 42,29±3,65 idi, Türkiye’de hemşirelik öğrencileriyle yapılan diğer çalışma bulgularına göre bizim çalışmamızda hemşirelik öğrencilerinin cinsel bakıma ilişkin tutum ve inançları daha olumsuzdu. Ayrıca bu çalışma batı ve doğu ülkeleri ile Ülkemiz arasında cinsel bakıma ilişkin tutum ve inançlar arasındaki farkı da ortaya koydu. Türk hemşirelerinde batı ülkelerine göre cinsel bakımına ilişkin tutum ve inançlar daha olumsuzdu. Bu sonuç ülkemizin batıya göre cinsellik konusunda hala tabularının olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada Türk hemşirelik öğrencilerinin cinsellik hakkında en önemli engeli “cinsellik hastalarla tartışmak için çok özel bir konu” idi.
SONUÇ: Türkiye’de hemşirelerin bütüncül bakım hizmeti sunabilmeleri için bu engellerin aşılması gerekmektedir.
OBJECTIVE: The aim of this study was to explore nursing students’ attitudes and beliefs towards sexual health care.
MATRERIAL and METHODS: The study design was quantitative descriptive. The study was conducted in nursing school of a university in Turkey between April-May 2018. 356 nursing students who volunteered to participate in the research formed the sample of the research. The data were collected using the “Data Collection Form” and the “Sexual Attitude and Beliefs Scale” (SABS).
RESULTS: In this study, the average scores of SABS for nursing students was 42.29±3.65, when compared to the findings of other studies performed with nursing students in Turkey, in our study the sexual attitudes and beliefs of nursing students related to the sexual health care were more negative. In addition, this study also revealed the difference between attitudes and beliefs about sexual health care between the western and eastern countries and our country. Turkish nurses’ attitudes and beliefs about sexual health care were more negative than Western countries. This result shows that our country still has its taboos on sexuality with respect to the West. In this study, the most important obstacle of Turkish nursing students about sexuality was “sexuality subject being too private to subject discuss with patients”.
CONCLUSION: In order to provide holistic nursing care in Turkey, it is required to overcome these obstacles.

8.
Erkek partnerin cinsel hayatında genel memnuniyet ile en fazla ilişkili IIEF parametreleri
The most associated IIEF Parameters with the overall satisfaction in sexual life of the male partner
Mehmet Caniklioğlu, Fatih Fırat
doi: 10.24898/tandro.2021.23600  Sayfalar 13 - 16
AMAÇ: Uluslararası erektil işlev formu (IIEF) her ne kadar erektil işlevlerin (Eİ) değerlendirilmesi için kullanılmış olsa da bize sağlıklı bir cinsel hayatın ipucu olabilecek başka parametreler de sunmakta mıdır? Sorusundan hareketle elimizdeki veriler ışığında genel memnuniyet (GM) skoruna en fazla etki eden parametreleri araştırmayı amaçladık.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: 157 hastanın IIEF verileri retrospektif olarak analiz edildi. Eİ, ilişki memnuniyeti (İM), orgazmik işlev (Oİ) ve cinsel istek (Cİ) ayrı ayrı skorlanıp GM açısından tüm verilere kuantil regresyon analizi yapıldı.
BULGULAR: Erektil işlev (Eİ) ve Cİ’nin GM ile ilişkisi yer yer devamlılığını kaybetmekteydi. Oİ ve CM skorları GM ile en tutarlı pozitif korelasyonu gösteren parametrelerdi.
SONUÇ: Genel memnuniyet (GM) üzerine Eİ’nin öneminin fazla olduğu düşünülse de bu çalışmanın sonuçlarına göre tüm persentiller göz önüne alındığında erkek partner, cinsel hayatının tamamında memnuniyetini değerlendirirken kendi cinsel performansına ve kendi orgazmının kalitesine odaklanmaktadır.
OBJECTIVE: Although the international form of erectile function (IIEF) has been used to evaluate erectile function (EI), does it provide us with other parameters that may be a clue to a healthy sex life. Based on the question, we aimed to investigate the parameters that affect the overall satisfaction (GM) score in the light of the available data.
MATRERIAL and METHODS: The IIEF data of 157 patients were analyzed retrospectively. Quantile regression analysis was performed in terms of OS, separately for EF, sexual satisfaction (SS), orgasmic function (OF) and sexual desire (SD).
RESULTS: EF and SD’s relationship with GM lost its continuity in percentilles. OF and SS scores were the most consistent positive correlations with OS.
CONCLUSION: Although the importance of EF on OS is considered to be high, considering all the percentiles according to the results of this study, the male partner focuses on his own sexual performance and the quality of his orgasm while evaluating his satisfaction in the whole of his sexual life.

9.
Erkek sağlık çalışanlarının erkeğe özgü doğum kontrol hapları hakkındaki görüşlerinin belirlenmesi
Determining the opinions of male healthcare professionals about male-specific birth control pills
Eda Cangöl, Seda Sögüt
doi: 10.24898/tandro.2021.75537  Sayfalar 17 - 21
AMAÇ: Bu çalışma, erkek sağlık çalışanlarının erkeğe özgü doğum kontrol hapları hakkındaki görüşlerini belirlemek amacıyla yapıldı.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Tanımlayıcı olarak yapılan araştırmanın örneklemini 15 Ağustos-1 Eylül 2020 tarihleri arasında bir devlet hastanesinde görev yapmakta olan ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan 174 erkek sağlık çalışanı oluşturdu. Araştırmanın verileri Demografik Özelliklerini ve Doğum Kontrol Yöntemleri Hakkında Görüşlerini Sorgulayan Bilgi Formu ile yüz yüze görüşme yöntemi kullanılarak toplandı. Araştırma için gerekli izinler alındı. Verilerin istatistiksel değerlendirilmesinde SPSS 22 kullanıldı.
BULGULAR: Çalışmaya katılan erkek sağlık çalışanlarının yaş ortalamaları 38,94±10,203’tür. Erkek sağlık çalışanlarının %27’si lisans mezunu, %70,7’si evli, %51,1’si gelirinin giderine eşit olduğunu ve 97,1’i ilde yaşadığını belirtti. Katılımcıların %40,2’sinin sağlık teknisyeni, %33,3’ünün sağlık memuru, %22,4’ünün doktor, %4,1’nin hemşire olduğu bulundu. Erkek sağlık çalışanlarının %78,7’si aile planlaması yöntemleri ile ilgili bilgisi olduğu, %63,3’ü aile planlaması eğitimlerini yetersiz bulduğu, %48,3’ü kitaplardan ve okuldan bilgi edindiği, %44,3’ü erkeğe özgü doğum kontrol hapları çıkarsa kullanmayacağı, %27,0’si erkeğe özgü doğum kontrol hapları çıksa kullanabileceğini, %28,7‘sinin kararsız olduğu bulundu. Erkeğe özgü doğum kontrol yöntemi olarak hapları kullanmamalarının en önemli nedeninin (%31) sistemik yan etkilerinin olabileceğini düşünmeleri idi. Erkek sağlık çalışanlarının %57,5’i doğum kontrol yöntemlerinin en önemli özelliğinin rahat kullanılabilmesi olduğunu ifade etti. Erkek sağlık çalışanlarının %73,6’sının bilgi eksikliğinden doğum kontrol yöntemlerine çekimser kaldıkları saptandı.
SONUÇ: Erkek sağlık çalışanlarının erkeğe özgü doğum kontrol hapları çıksa düşük oranda kullanacakları sonucuna varıldı. Erkeğe özgü doğum kontrol yöntemi olarak hapları kullanmamalarının en önemli nedeninin sistemik yan etkilerinin olabileceği düşüncesi olduğu saptandı. Bunun sonucunda erkeğe özgü doğum kontrol hapları hakkında farkındalıkların artırılarak gerekli eğitimlerin verilmesi ve daha geniş örneklem gruplarıyla çalışmanın yapılması önerilmektedir.
OBJECTIVE: This study was conducted to determine the views of male healthcare professionals about male-specific birth control pills.
MATRERIAL and METHODS: The sample of the descriptive study consisted of 174 male healthcare professionals working in a public hospital between 15 August and 10 September 2020 and volunteering to participate in the research. The data of the research were collected by using face to face interview method with Information Form Questioning Their Demographic Features and Opinions About Birth Control Methods. Necessary permissions were obtained for the research. SPSS 22 was used for the statistical evaluation of the data.
RESULTS: The average age of male health workers participating in the study is 38.94±10.203. It was found that 27% of male healthcare professionals are undergraduate graduates, 70.7% are married, 51.1% of their income is equal to their expenses and 97.1 of them live in the province. It was found that 40.2% of the participants were health technicians, 33.3% were health officers, 22.4% were doctors, 4.1% were nurses. 78.7% of male healthcare professionals have knowledge of family planning methods, 63.3% of them find their family planning education inadequate, 48.3% of them get information from books and school, 44.3% of them will not use male-specific birth control pills, % It was found that 27.0% could use male-specific birth control pills and 28.7% were undecided. The most important reason for not using the pills as a male-specific birth control method was that they thought they might have systemic side effects (31%). 57.5% of male healthcare workers were found to be the most important feature of contraceptive methods. It was found that 73.6% of male healthcare workers abstained from birth control methods due to lack of information.
CONCLUSION: It was concluded that male healthcare workers would use them at a low rate if male-specific birth control pills were available. It was determined that the most important reason for not using the pills as a malespecific contraceptive method would be systemic side effects. As a result, it is recommended to raise awareness about male-specific birth control pills and to provide necessary training and to work with larger sample groups.

10.
Vajinal enfeksiyon varlığı ve tipinin kadında cinsel yaşama etkisi
The effect of vaginal infection and type on women’s sexual life
Pınar Anğın, Ali Doğukan Anğın, İsmet Gün, Yasemin Alan, Gökhan Gülyaşar, Önder Sakin, Resul Karakuş, Süleyman Eserdağ, Vildan Elibol, Abdulmecit Öktem
doi: 10.24898/tandro.2021.43586  Sayfalar 22 - 29
AMAÇ: Vajinal akıntıya neden olan enfeksiyon ajanına göre kadın cinsel fonksiyonlarını değerlendirmeyi amaçladık. Bizim bildiğimiz kadarıyla, en sık görülen üç farklı ajanın kadın cinsel fonksiyonları üzerine etkisini değerlendiren ilk prospektif çalışmadır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Prospektif non-randomize çalışmamızda vajinal akıntı şikâyetiyle başvuran 230 hastadan pap-smear alındı. Papsmear sonucu normal veya inflamasyon olarak raporlanan hastalar kontrol grubunu (Grup 1, n: 122) oluştururken trikomonas (Grup 2, n: 27), bakteriyel vajinozis (BV) (Grup 3, n: 40) ve kandidiyazis olarak raporlanan hastalar (Grup 4, n: 41) çalışma grubunu oluşturdu. Toplam skorun ≤26,55 olması kadın seksüel disfonksiyonu (FSD) olarak kabul edildi.
BULGULAR: Gruplar total FSFI ve subgruplar olan istek, uyarılma, ıslanma, orgazm, tatmin, ağrı skorları açısından ve toplam FSD hasta sayıları açısından karşılaştırıldığında istatiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p>0,05). Koku, renkli akıntı (beyaz, sarı, yeşil) ve kaşıntı tarifleyen hasta sayısı Grup 1’de istatiksel anlamlı olarak yüksek tespit edildi (p<0,01). Lojistik regresyon analizinde beyaz renkli vajinal akıntı, eğitim seviyesi (ortaokul ve lise) ve çalışıyor olmak FSD için risk faktörü olarak belirlendi.
SONUÇ: Vajinal akıntıya neden olan trikomonas, BV ve kandidiyazisin kadın cinsel fonksiyonları üzerinde, FSD açısından bir fark yaratmadığı görüldü. Günümüzde vajinal akıntının FSD’ye neden olduğu konusu hala netlik kazanmamıştır.
OBJECTIVE: We aimed to evaluate female sexual function according to the infective agent causing a vaginal discharge. To the best of our knowledge, this is the first study to evaluate the effects of 3 different agents on female sexual function.
MATRERIAL and METHODS: In this prospective, nonrandomized study, a pap-smear was taken from 230 patients who presented with complaints of vaginal discharge. The patients were separated into groups according to the pap-smear results. Patients that presented as normal or with inflammation formed the control group (Group 1, n: 122), and study groups were formed of those presenting with trichomonas (Group 2, n: 27), bacterial vaginosis (Group 3, n: 40) and candidiasis (Group 4, n: 41). Patients with a total score of ≤26.55 were classified as having a female sexual dysfunction.
RESULTS: No statistically significant difference was determined between the groups with respect to total female sexual function index scores and the subdimensions of desire, arousal, wetness, orgasm, satisfaction and pain, and the total number of female sexual dysfunction patients (p>0.05). The number of patients with odorous, colored discharge (white, yellow, green) and itching was significantly higher in Group 1 than in the other groups (p<0.01). In the logistic regression analysis, risk factors for female sexual dysfunction were determined as white-colored vaginal discharge, an education level (middle school and high school) and employment.
CONCLUSION: Vaginal discharge caused by trichomonas, bacterial vaginosis, and candidiasis was not observed to have any effect on female sexual function. There is still no clarification on the subject of vaginal discharge causing female sexual dysfunction.

DERLEME
11.
Benign prostat hiperplazisinde kombinasyon tedavileri
Combination treatments in benign prostatic hyperplasia
Ali Atan
doi: 10.24898/tandro.2021.05945  Sayfalar 30 - 36
BPH medikal tedavisinde tek ilaç tedavisinin başarısız olduğu durumlarda kombinasyon tedavileri kullanılmaktadır. Bu amaçla kullanılan çeşitli kombinasyonlar klinik pratiğimize girmiştir. Her hastanın klinik bulgularına ve beklentilerine uygun olan bir kombinasyon tedavisi seçilebilir. Bu derlemede mecvut kombinasyon tedavilerinin endikasyonları ve faydaları ile ilgili güncel veriler sunulacaktır.
Combination therapies are used when single drug therapy fails in BPH medical treatment. Various combinations used for this purpose have entered our clinical practice. A combination therapy appropriate to the clinical findings and expectations of each patient can be selected. In this review, current data on the indications and benefits of these combinations will be presented.

12.
Erkek infertilitesinin medikal yönetimi
Medical management of male infertility
Ekrem Akdeniz, Abdullah Açıkgöz, Fikret Erdemir
doi: 10.24898/tandro.2021.99710  Sayfalar 37 - 46
İnfertilite dünya genelinde görülen önemli bir sağlık problemidir. İnfertilitenin nedeni biliniyor ise nedene yönelik tedaviler yapılmaktadır. Ancak infertil çiftlerin önemli bir bölümünde infertiliteyi açıklayacak herhangi bir neden bulunamamaktadır. Bu hastalara ise ampirik medikal tedaviler verilmektedir. Bu derleme, erkek infertilitesinde kullanılan medikal tedavi yöntemlerinin gözden geçirilmesi amacıyla yapılmıştır.
Infertility is an important global health problem. If the cause of infertility is known, then that cause is treated. However, no cause capable of accounting for infertility can be established in a significant proportion of infertile couples. Such patients instead receive empiric medical treatment. The purpose of this study is to review the medical treatments employed in male infertility.

13.
DNA yanlış eşleşme onarımı ve erkek infertilitesi
DNA mismatch repair and male infertility
Neslihan Hekim
doi: 10.24898/tandro.2021.26817  Sayfalar 47 - 55
Yanlış eşleşme onarımı, erkek germ hücrelerinin gelişimi sürecinde farklı tipteki DNA hasarlarının onarımında yer alırken, aynı zamanda mayotik rekombinasyonda da önemli görevler üstlenir. Hayvan modelleri ve insan çalışmaları ile MMR genlerindeki değişikliklerin ve ekspresyon hatalarının fertilite sorunlarına yol açabildiği bildirilmiştir. MMR genlerinin bazıları için dizileme çalışmaları yapılmış ve bazı nonobstrüktif infertil erkeklerde gözlemlenen fenotipler hakkında daha fazla bilgi sağlanmıştır. Bununla birlikte son yıllarda yapılan az sayıda çalışma MMR’daki epigenetik değişikliklerin erkek infertilitesiyle potansiyel ilişkisini ortaya koymuştur. Bu derlemede, spermatogenezde mayotik rekombinasyona ve onarım süreçlerine dahil olan MMR genleri ve proteinlerinin erkek fertilitesi üzerine etkisi ile ilgili mevcut bilgimiz özetlenerek, bu genler ve proteinlerdeki hataların erkek infertilitesi ile ilişkilerinin araştırıldığı güncel moleküler çalışmalara odaklanılmıştır.
Mismatch repair is involved in the repair of different types of DNA damage during the development of male germ cells and also plays important roles in meiotic recombination. It has been reported in animal models and human studies that alterations in MMR genes and expression errors may lead to fertility problems. Sequencing studies have been performed for some of the MMR genes and more information has been provided about the phenotypes observed in some nonobstructive infertile men. However, few recent studies have revealed a potential relationship between epigenetic changes in MMR and male infertility. In this review, our current knowledge about the effects of MMR genes and proteins involved in meiotic recombination and repair processes in spermatogenesis on male fertility is summarized, and it is focused on recent molecular studies investigating the relationship of defects in these genes and proteins with male infertility

14.
Vajinismus tanılı kadınların desteklenmesinde ebelerin rolü
Midwives role in supporting women with vaginismus diagnosis
Esma Demirezen, Zeynep Dilşah Karaçam
doi: 10.24898/tandro.2021.71224  Sayfalar 56 - 61
Cinsel sağlığa ilişkin sorunlar kadınların sadece cinsellikten uzak durmasına değil tüm yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Kadın cinsel işlev bozuklukları arasında vajinismus yaygınlığı ve etkinliği açısından önemli bir yere sahiptir. Ebeler her yaştan kadına birinci ve ikinci basamak sağlık merkezlerinde kadın sağlığı ve hastalıkları, gebelik öncesi, gebelik döneminde, gebelik sonrası dönemde en fazla ulaşan sağlık profesyonelleri arasındadır. Ebeler bakım verici rolleri dışında, eğitimci, danışman, savunucu, araştırıcı, vaka yöneticisi rolleri kapsamında kadınlara her aşamada destek olmaktadırlar. Bu roller “Kadın Cinsel Sağlığı” odağında da ayrı bir öneme sahiptir. Ülkemiz gibi gelenekselliğini önemli ölçüde koruyan, kadın cinselliğinin rahat ifade edilmediği toplumlarda ebelerin konunun tıbbi, sosyal ve psikolojik boyutuna hâkim olması büyük önem taşımaktadır. Özellikle konu ile ilgili eğitim, danışmanlık ile bilgilendirme, bilinç oluşturma, uygun merkezlere yönlendirme çalışmaları, tanı sonrası takip ve tedavi sürecinde eğitim, danışmanlık, vaka yönetimi destek hizmetlerinde ebeler kadın cinsel sağlığı çalışmaları kapsamında önemli bir yere sahiptir. Ebelik uygulamaları sanılanın aksine sadece gebelik, doğum ve aile planlaması hizmetleri ile sınırlı değildir, kadın sağlığının tüm boyutları ile ilgilidir. Kadın sağlığına geniş bir bakış açısı ile ebelerin de “Kadın Cinsel Sağlığı” kapsamındaki rol ve sorumluluklarının bilincinde olmaları büyük önem taşımaktadır. Ancak konuyla ilgili yönlendirici çalışmalar ülkemizde sınırlıdır. Bu derlemenin amacı ülkemizde kadın cinsel işlev bozuklukları arasında %50 gibi önemli bir yere sahip vajinismus sorunu kapsamında ebelerin rol ve fonksiyonlarına dikkat çekmek ve vajinismus tanılı kadınların tedavi sürecinde profesyonel destek alanlarını ön plana çıkarmaktır. Bu bilgilerin ebelerin kadın sağlığını cinsellik boyutu ile birlikte ele almaların önemini vurgulama ve bu kapsamdaki profesyonel uygulamalarına ışık tutacağı düşünülmektedir.
Problems related to sexual health not only negatively affect women’s abstinence from sexuality but also their entire quality of life. Midwives are in perfect position to reach women of all ages in primary and secondary health centers, gynecological health and diseases, prepregnancy, pregnancy period, and post-partum period. Midwives have responsibilities as caregiver roles, educator, consultant, advocate, researcher, case manager, they support women at every stage. These roles have a special importance in the focus of “Women’s Sexual Health”. It is of great importance that midwives have a command of the medical, social and psychological aspects of female dysfuntion problems espacially in societies such as our where female sexuality is not easily expressed. Midwives have an important place in sexual health education, informing with counseling, raising awareness, refering to appropriate centers, training for follow-up and treatment after diagnosis, and case management services. Midwifery practices are not only limited with pregnancy, birth and family planning services. With a broad perspective on women’s health, it is of great importance for midwives to be aware of their roles and responsibilities within the scope of “Women’s Sexual Health”. However, directive studies on the subject are limited in our country. The aim of this review is to draw attention to the roles and functions of midwives under the problem of vaginismus, which has an important place in female sexual presentation in our country, like 50%, and to highlight professional support areas that will be the treatment for vaginismus. These imformations will emphasize the importance of addressing women’s health together with the sexuality dimension and will keep it in scope of their midwifery professional practices.

ANDROLOJİ YAYINLARI VE KONGRE TAKVİMİ
15.
Androloji Yayınları ve Kongre Takvimi
Publications and Congress Calendar of Andrology

Sayfalar 62 - 66
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale