e-ISSN 2587-2524
Cilt : 26 Sayı : 1 Yıl :

Dizinler

Bu derginin içeriği Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı kapsamında lisanslanmıştır.

Androloji Bülteni - : 26 (1)
Cilt: 26  Sayı: 1 - 2024
1.
Kapak
Cover

Sayfa I

2.
Danışma Kurulu
Reviewers

Sayfalar II - III

3.
Başkan'dan
From the President

Sayfa IV

4.
Editör'den
From the Editor

Sayfa V

5.
İçindekiler
Contents

Sayfa VI

ORIJINAL ARAŞTIRMA
6.
Hemşirelik öğrencilerinin cinsel sağlık konusundaki tutumları
Nursing students’ attitudes towards sexual health
Nedime Gül Doğan Özdemir, Cansu Karadeniz Benli, Atife Çetin
doi: 10.24898/tandro.2024.37108  Sayfalar 1 - 7
AMAÇ: Bu araştırmanın amacı, hemşirelik öğrencilerinin cinsel sağlık konusundaki tutumlarını değerlendirmektir.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Bu araştırma; tanımlayıcı ve kesitsel tipte yapılmıştır. Araştırma Karadeniz bölgesinde yer alan bir devlet üniversitesinin Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde yürütülmüştür. Veriler yüz yüze görüşmeler yoluyla çalışma ortamında toplanmıştır. Araştırma verilerinin toplanmasında, Kişisel Bilgi Formu ve Öğrencilerin Cinsel Sağlık Konusundaki Tutumları Ölçeği kullanılmıştır. Veriler IBM Sosyal Bilimlerde İstatistik Paket Programı (SPSS) sürüm 24.0 istatistik programında değerlendirilmiştir. Tanımlayıcı istatistikler birim sayısı (n), yüzde (%), ortalama ve standart sapma (X̄ ± SS), median (min-mak) değerleri olarak verilmiştir.
BULGULAR: Hemşirelik öğrencilerinin sınıf düzeyi, yaşadıkları yer, cinsel sağlık bakımı konusunda eğitim alma durumları, bakım verirken cinsel sağlığını değerlendirme sıklıkları ve cinsel sağlık bakımı verirken kendini hissetme durumları arasında istatiksel açından anlamlı ilişki bulunmaktadır. Öğrencilerin “Cinsel Sağlık Konusundaki Tutumları Ölçeği” toplam puan ortalaması 44,83±10,45 olarak bulunmuştur. Bu sonuç, öğrencilerin cinsel sağlık davranışlarına yönelik olumlu tutum gösterdiğini belirtmektedir.
SONUÇ: Sonuç olarak, öğrencilerin Cinsel Sağlık Konusundaki Tutumları Ölçeğinden aldığı puanlara bakıldığında cinsel sağlık bakımı konusunda eğitim alma durumları, bakım verirken cinsel sağlığını değerlendirme sıklıkları ve cinsel sağlık bakımı verirken kendini hissetme durumları hastalarında cinsel sağlığı değerlendirme sürecini olumlu etkilemektedir.
OBJECTIVE: The purpose of this research is to evaluate nursing students’ attitudes towards sexual health.
MATRERIAL and METHODS: This research; It was conducted in descriptive and cross-sectional type. The research was conducted at the Faculty of Health Sciences of a state university located in the Black Sea region. Data were collected in the working environment through face-to-face interviews. Personal Information Form and Students’ Attitudes Towards Sexual Health Scale were used to collect research data. The data were evaluated in the IBM Statistical Package for Social Sciences (SPSS) program version 24.0 statistical program. Descriptive statistics are given as number of units (n), percentage (%), mean and standard deviation (X̄ ± SD), median (min-max) values.
RESULTS: There is a statistically significant relationship between nursing students’ grade level, where they live, whether they receive training on sexual health care, how often they evaluate their sexual health while providing care, and how they feel when providing sexual health care. The students’ “Attitudes Towards Sexual Health Scale” total score average was found to be 44.83±10.45. This result indicates that students have positive attitudes towards sexual health behaviors.
CONCLUSION: As a result, when students’ scores from the Attitudes Towards Sexual Health Scale are examined, their level of training in sexual health care, their frequency of evaluating sexual health while providing care, and their feeling of self while providing sexual health care positively affect the process of evaluating sexual health in their future patients.

7.
Türk kadınlarında cinsel mit ve cinsel tutumlar arasındaki ilişki ve ilişkili faktörler: İlişkisel bir çalışma
Relationship between sexual myth and sexual attitudes in Turkish women and associated factors: A correlational study
Sıla Gül, Şahika Şimşek Çetinkaya
doi: 10.24898/tandro.2024.87059  Sayfalar 8 - 15
AMAÇ: Cinsel mitler, cinsellikle ilgili abartılı, yanlış ve bilimsel olmayan inanç ve düşüncelerdir. Cinsel mitler genellikle muhafazakar toplumlarda daha yaygındır. Cinsel mitler cinselliğe yönelik tutumumuzu etkileyebilir. Bu çalışma, Türkiye’deki kadınların cinsel mitleri ile cinsel tutumları arasındaki ilişkiyi ve ilişkili faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Bu araştırma ilişkisel ve tanımlayıcı bir çalışmadır. Çalışma Mayıs-Temmuz 2022 tarihleri arasında Türkiye’de kadın hastalıkları ve doğum polikliniklerine başvuran 150 kadın ile yürütülmüştür. Veriler kişisel bilgi formu, Cinsel Mit Ölçeği (CMÖ) ve Kısa Cinsel Tutum Ölçeği (KCTÖ) kullanılarak toplanmıştır. Veriler IBM Sosyal Bilimlerde İstatistik Paket Programı (SPSS) sürüm 22 (Windows) paket programı ile analiz edilmiştir. Verilerin analizinde sayılar, yüzdeler, minimum ve maksimum değerler, ortalamalar, standart sapmalar ve bazı istatistiksel analizler kullanılmıştır.
BULGULAR: Katılımcılar CMÖ’den 73,90±17,56 puan, Hendrick Cinsel Tutum Ölçeğinden 80,58±7,59 puan almışlardır. Katılımcıların sosyodemografik özelliklerine göre CMÖ toplam puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05) ancak Hendrick Cinsel Tutum Ölçeği toplam puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05). Cinsel Mit Ölçeği ile Hendrick Cinsel Tutum Ölçeği arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktur (p<0,05).
SONUÇ: Kadınların cinsellik hakkındaki bilgilerinin artırılması ve bu konuda sürekli eğitim verilmesi cinsel mitlerin azaltılmasına yardımcı olacaktır. Kadınlarda olumlu cinsel tutumların geliştirilmesi için cinsel tutumların ayrıca ele alınması önemlidir.
OBJECTIVE: Sexual myths are exaggerated, false, and unscientific beliefs and thoughts about sexuality. Sexual myths are generally more prevalent in conservative societies. Sexual myths can affect our attitude towards sexuality. This study was conducted to determine the relationship and related factors between sexual myths and sexual attitudes among women in Türkiye.
MATRERIAL and METHODS: This research is a relational and descriptive study. The study was conducted with 150 women who applied to the obstetrics and gynecology outpatient clinics in Türkiye between May and July 2022. Data were collected using a personal information form, the Sexual Myth Scale (SMS), and the Brief Sexual Attitude Scale (BSAS). The data were analyzed with IBM Statistical Package for Social Sciences (SPSS) for Windows program version 22. Numbers, percentages, minimum and maximum values, averages, standard deviations, and some statistical analyses were used to analyze the data.
RESULTS: Participants scored 73.90±17.56 points on the SMS and 80.58±7.59 points on the Hendrick Sexual Attitudes Scale. According to the participants’ sociodemographic characteristics, the difference between the mean total scores of the SMS was statistically significant (p<0.05). Still, the difference between the mean total scores of the Hendrick Sexual Attitude Scale was not statistically significant (p>0.05). There was no statistically significant relationship between the SMS and the Hendrick Sexual Attitude Scale (p<0.05).
CONCLUSION: Increasing women’s knowledge about sexuality and providing continuous education on this subject will help to reduce sexual myths. It is important to address sexual attitudes separately to develop positive sexual attitudes in women.

8.
Menopozdaki kadınlarda cinsel disfonksiyon ve ilişkili faktörler: Bir ilişkisel çalışma
Sexual dysfunction and associated factors in menopausal women: A correlational study
Ekin Dila Topaloğlu Ören, Gül Ertem
doi: 10.24898/tandro.2024.62681  Sayfalar 16 - 27
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı menopozdaki kadınlarda cinsel disfonksiyon riskini saptamak ve kadınların cinsel disfonksiyonları ile ilişkili faktörleri belirlemektir.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Bu tanımlayıcı ve ilişkisel çalışma bir eğitim araştırma hastanesinin jinekoloji polikliğine gelen 304 menopozdaki kadın ile Türkiye’nin batısı İzmir’de Haziran 2019 ve Şubat 2020 tarihleri arasında yürütülmüştür. Veriler “Tanıtıcı Bilgi Formu” ve “Kadın Cinsel Fonksiyon İndeksi (KCFİ)” ile toplanmıştır.
BULGULAR: Menopozdaki kadınların yarısından fazlasının (%258/84,9) cinsel işlev bozukluğu riski altında olduğu ve kadınların cinsel istek, uyarılma ve tatmin alanlarındaki puanların daha düşük olduğu belirlenmiştir. Sonuçlar, menopoz süresinin (ORad 1,34; %95 IC 1,07–1,68) ve lise altı eğitim düzeyi olan (ORad 2,67; %95IC 1,07–6,70), obez olan (ORad 15,09; %95 IC 3,27–69,66) ve vajinal doğum yapan kadınların (ORad 2,91; %95 IC 1,11–7,62) cinsel disfonksiyonla anlamlı düzeyde ilişkili olduğunu göstermektedir.
SONUÇ: Cinsel disfonksiyonun menopozdaki kadınlarda yüksek prevalansta görüldüğü saptanmıştır. Menopoz süresinin uzaması, eğitim düzeyinin düşük olması, obezite ve vajinal doğum yapmak cinsel fonksiyonları olumsuz yönde etkilemiştir. Sağlık profesyonelleri (özellikle jinekolojist ve jinekoloji hemşireleri), menopozdaki kadınların yaşadığı cinsel disfonksiyonlar ve bunları etkileyen faktörler konusunda kadınlara eğitim ve danışmanlık sağlamalıdır.
OBJECTIVE: This study aimed to determine the risk of sexual dysfunctions in menopausal women and to detect the associated factors of sexual dysfunctions of women in western Türkiye.
MATRERIAL and METHODS: This descriptive and correlational study was conducted with 304 menopausal women who came to the gynecology policlinic of a training and research hospital in Izmir, western Türkiye, between June 2019 and February 2020. Data were collected using the “Descriptive Information Form”, and “ Female Sexual Function Index (FSFI)”.
RESULTS: More than half (258/84.9%) of the menopausal women were at risk of sexual dysfunction with lower scores in the domains of sexual desire, arousal, and satisfaction. Results showed that duration of menopause (ORad 1.34; 95% CI 1.07–1.68) and women under high school (ORad 2.67; 95% CI 1.07–6.70) and those who were obese (ORad 15.09; 95% CI 3.27–69.66) and those who gave vaginal delivery (ORad 2.91; 95% CI 1.11–7.62) was significantly associated with sexual dysfunction.
CONCLUSION: Sexual dysfunction was reported with a high prevalence in menopausal women. Sexual function was negatively affected by increased duration of menopause, low education level, obesity, and vaginal delivery. Health professionals (especially gynecologists and gynecology nurses) should provide education and counseling to women regarding the sexual dysfunctions experienced by menopausal women and the associated factors.

9.
Üreterorenoskopi sonrası double J stentin kadın cinsel fonksiyonlarına etkisi
Effect of double J stent on female sexual functions after ureterorenoscopy
Gökhan Çil, Mehmet Yılmaz, Yusuf Şahin, İbrahim Oğulcan Canıtez, Muhammet Murat Dinçer
doi: 10.24898/tandro.2024.65391  Sayfalar 28 - 32
AMAÇ: Bu çalışma üreterorenoskopi (URS) sonrası double j stentin kadın cinsel fonksiyonlarına etkisini değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Nisan 2023 ile Eylül 2023 tarihleri arasında kliniğimizde üreter taşı sebebiyle URS tedavisi uygulanan toplam 60 hasta ile 30 kişiden oluşan kontrol grubunun verileri geriye dönük olarak incelendi. Hastaların demografik ve klinik özellikleri, yaş, vücut kitle endeksi (VKİ), taş boyutu, double J stent takılıp takılmaması, hastanede kalış süresi, double J stent’in hastada kalış süresi, hastaların eğitim durumu, preoperatif, postoperatif 1. ve 3. aylardaki kadın cinsel işlev ölçeği (FSFI) skorları not edildi. Ayrıca psikolojik durumu değerlendirmek amacıyla Beck depresyon ölçeği kullanılarak preoperatif, postoperatif 1. ve 3. aylardaki skorlar not edildi. Elde edilen parametreler gruplar arasında karşılaştırıldı.
BULGULAR: Üç grup arasında ortalama yaş ve VKİ açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (sırasıyla p=0,877 ve p=0,932). Grup 1, Grup 2 ve Grup 3 için preoperatif FSFI skorları sırasıyla 13,83±1,76, 13,51±1,45, 15,72±1,36’dır. Gruplar arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p<0,001). Postoperatif 1. aydaki FSFI skorları Grup 1 için 14,2±1,39, Grup 2 için 12,82±1,5 olup gruplar arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p<0,001). Postoperatif 3. aydaki FSFI skorları Grup 1 için 14,54±1,7, Grup 2 için 14,4±1,54’dır (p=0,740). Üç grup arasında preoperatif dönemdeki Beck depresyon skorları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p=0,966).
SONUÇ: Çalışmamız sonucunda URS sonrası double j stent yerleştirilmesinin kadın cinsel fonksiyonlarında geçici olarak bozulmaya yol açabileceğini düşünüyoruz. Preoperatif dönemde hastaların bu konuda bilgilendirilmesi gerektiğini, double j stentin gerekli olduğu durumlarda mümkün olan en erken sürede çıkarılmasını öneriyoruz.
OBJECTIVE: This study aims to evaluate the impact of double J stenting on female sexual functions following ureterorenoscopy (URS).
MATRERIAL and METHODS: Between April 2023 and September 2023, data from a total of 60 patients who underwent ureteroscopy (URS) treatment for ureteral stones in our clinic and a control group consisting of 30 individuals were retrospectively analyzed. Demographic and clinical characteristics of the patients, including age, body mass index (BMI), stone size, whether a double J stent was placed or not, length of hospital stay, duration of the double J stent in the patient, patients’ educational status, and Female Sexual Function Index (FSFI) scores at preoperative, postoperative 1 st, and 3rd months, were recorded. To assess psychological status, Beck Depression Scale scores were recorded at preoperative, postoperative 1 st, and 3rd months. The obtained parameters were compared between the groups.
RESULTS: There were no statistically significant difference in mean age and BMI among the three groups (p=0.877 and p=0.932, respectively). The preoperative FSFI scores for Group 1, Group 2, and Group 3 were 13.83±1.76, 13.51±1.45, and 15.72±1.36, respectively. A statistically significant difference was observed among the groups (p<0.001). The FSFI scores at postoperative 1st month were 14.2±1.39 for Group 1 and 12.82±1.5 for Group 2, with a statistically significant difference between the groups (p<0.001). The FSFI scores at postoperative 3rd month were 14.54±1.7 for Group 1 and 14.4±1.54 for Group 2 (p=0.740). There was no statistically significant difference in Beck Depression scores during the preoperative period among the three groups (p=0.966).
CONCLUSION: Based on our study, we believe that the placement of a double J stent after ureteroscopy (URS) may lead to a temporary impairment in female sexual functions. We recommend that patients be informed about this aspect during the preoperative period, suggest the removal of the double J stent at the earliest possible time when deemed necessary.

10.
Androloji laboratuvarlarında semen analizi standardizasyonun Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterlerine göre değerlendirilmesi
Evaluation of semen analysis standardization in andrology laboratories accordingto the criteria of World Health Organization (WHO)
Muhamet Afşin, Mesude Duman
doi: 10.24898/tandro.2024.63625  Sayfalar 33 - 40
AMAÇ: Karmaşıklığı ve öznelliği nedeniyle, semen analizinin laboratuvarlar arasında standardize edilmesi oldukça zordur. Bu çalışmadaki amacımız Türkiye’deki androloji laboratuvarlarının semen analizi ile ilgili temel bilgilerin toplanması, semen analizi için laboratuvar içi ve laboratuvarlar arası standardizasyonun düzeyini belirlemektir.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Türkiye’de semen analizini gerçekleştiren 145 androloji laboratuvarına semen analizinin tüm yönlerini kapsayan 41 sorudan oluşan bir anket gönderildi. Bunlardan 106 laboratuvar doldurup iade etti. Anketin içeriği 2021 Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ=WHO)’nün insan semenin incelenmesi ve işlemlerden geçirilmesi laboratuvar el kitabı 6. baskısında belirtilen prosedürlere göre hazırlandı. Anket; raporlanan parametreler, semenin toplanması ve muhafazası, makroskobik– mikroskobik değerlendirme, ileri testler ve labortauvarın iç-dış kalite kontrol konuları hakkında bilgi almak için tasarlandı.
BULGULAR: Laboratuvarlara ilişkin olarak, semen analizinde raporlanan parametrelerin %84,1’i, semen toplama aşamasının %75,8’i, semenin laboratuvarda muhafazası ve makroskobik analizin %76,5’i, semenin mikroskobik analizinin %78,07’i, ileri testlerin %49,8’i, kalite kriterlerine ilişkin parametrelerin %73’ü WHO 2021 kriterlerine uyumluydu.
SONUÇ: Türkiye’de ki laboratuvarlar arasında WHO 2021 kriterlerine göre semen analizinin raporlanması ve standardizasyonunda farklılıklar olduğu görülmektedir. Androloji laboratuvarlarında çok sayıda farklı standart ve kriter kullanılmaktadır, bu da sonuçları bir laboratuvardan diğerine karşılaştırmayı zorlaştırmaktadır. Bu nedenle semen analizinin uluslararası standartlar ve kılavuzların belirlediği kriterlere göre değerlendirilmesi tavsiye edilmelidir.
OBJECTIVE: Due to its complexity and subjectivity, semen analysis is difficult to standardize across laboratories. Our aim in this study is to collect basic information about semen analysis of andrology laboratories in Türkiye and to determine the level of standardization within and between laboratories for semen analysis.
MATRERIAL and METHODS: A survey consisting of 41 questions covering all aspects of semen analysis was sent to 145 andrology laboratories that perform semen analysis in Türkiye. Of all, 106 laboratories filled out and returned the survey. The content of the survey was prepared according to the procedures specified in the 6th edition of the 2021 World Health Organization (WHO) laboratory handbook for the examination and processing of human semen. The survey was designed to obtain information about the reported parameters, semen collection and storage, macroscopic-microscopic evaluation, advanced tests and internal-external quality control of the laboratory.
RESULTS: In relation to the laboratories, 84.1% of the parameters reported in semen analysis, 75.8% of the semen collection phase, 76.5% of the storage of semen in the laboratory and macroscopic analysis, 78.07% of the microscopic analysis of semen, 49.8% of advanced tests and 73% of the parameters related to quality criteria were compatible with WHO 2021 criteria.
CONCLUSION: There appear to be differences between laboratories in Türkiye in the reporting and standardization of semen analysis according to the WHO 2021 criteria. Many different standards and criteria are used for semen analysis in andrology laboratories. This makes it difficult to compare results from one laboratory to another. Therefore, it should be recommended that semen analysis be evaluated according to the criteria set by international standards and guidelines.

DERLEME
11.
Postpartum cinsel işlev sorunlarına müdahaleler: Randomize kontrollü çalışmaların sistematik derlemesi
Interventions for postpartum sexual dysfunction problems: A systematic review of randomized controlled studies
Hilal Gül Boyraz, Nülüfer Erbil
doi: 10.24898/tandro.2024.00087  Sayfalar 41 - 49
AMAÇ: Bu sistematik derlemenin amacı postpartum cinsel işlev sorunlarına yönelik müdahalelerin sistematik incelemesini yapmaktır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Bu sistematik derlemede “PubMed”, “Cochrane”, “Web of Science”, “Science Direct” ve “Scopus” veri tabanlarından “interventions AND postpartum sexual dysfunction” anahtar kelimesi ile tarama yapılmıştır. Sistematik derlemeye son beş yılda yayımlanan yayın dili İngilizce veya Türkçe olan, tam metnine ulaşılan, postpartum cinsel işlev bozukluğuna yönelik müdahaleleri içeren çalışmaların alınması hedeflenmiştir. Çalışma tasarımı için Sistematik Derleme ve Meta-Analizler için Tercih Edilen Raporlama Öğeleri (PRISMA) kılavuzu kullanılmıştır. Sistematik incelemeye dâhil edilen araştırmaların metodolojik kalitesi Joanna Briggs Institute tarafından yayımlanan, “Randomize Kontrollü Çalışmalar İçin Joanna Briggs Enstitüsü Kritik Değerlendirme Kontrol Listesi’ne göre değerlendirilmiştir. BULGULAR: Sistematik derlemenin sentez aşamasına 2019–2022 yılları arasında yayımlanan sekiz makale dâhil edilmiştir. Sistematik derlemeye alınan çalışmalarda en yaygın “Kadın Cinsel İşlev Ölçeği”nin kullanıldığı belirlenmiştir. Araştırmalarda cinsel işlev sorunlarına yönelik pelvik taban kas egzersizleri eğitimi, doğum sonrası cinsel sağlık programları, duyusal odak tekniği gibi çeşitli müdahalelerin yapıldığı görülmüştür. Pelvik taban kas egzersizleri, duyusal odak tekniği, pelvik taban kas eğiticileri, PLISSIT ve BETTER modellerini temel alan cinsel danışmanlık ve Doğum Sonrası Cinsel Sağlık Programlarının postpartum cinsel fonksiyon bozukluklarında olumlu etkileri olduğu, vijina içi oksitosin uygulaması ve uzak kızılötesi radyasyonun herhangi bir etkisi olmadığı belirlenmiştir.
SONUÇ: Postpartum dönem cinsel işlev bozukluklarına yönelik yapılan müdahalelerin kadınların genellikle cinsel yaşamlarını olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir. Postpartum cinsel işlev bozukluğunda iyileşmeler sağlamak için daha büyük örneklem gruplarında, çeşitli müdahaleler geliştirerek farklı ölçme araçlarıyla değerlendirilmesi önerilmektedir.
OBJECTIVES: The purpose of this systematic review is to conduct a systematic review of interventions for postpartum sexual function problems.
MATERIAL and METHODS: In this systematic review, “PubMed”, “Cochrane”, “Web of Science”, “Science Direct” and “Scopus” databases were searched with the keyword “interventions AND postpartum sexual dysfunction”. The systematic review aimed to include studies published in the last five years, published in English or Turkish, with full text available, and containing interventions for postpartum sexual dysfunction. The Preferred Reporting Items for Systematic Reviews and Meta-Analyses (PRISMA) guideline was used for study design. The methodological quality of the studies included in the systematic review was evaluated according to the “Joanna Briggs Institute Critical Appraisal Checklist for Randomized Controlled Studies” published by the Joanna Briggs Institute.
RESULTS: Eight articles published between 2019–2022 were included in the synthesis phase of the systematic review. It was determined that the “Female Sexual Function Scale” was most commonly used in the studies included in the systematic review. Studies have shown that various interventions such as pelvic floor muscle exercise training, postpartum sexual health programs, and sensory focus technique have been implemented for sexual function problems. It has been determined that pelvic floor muscle exercises, sensory focus technique, pelvic floor muscle trainers, sexual counselling based on PLISSIT and BETTER models, and Postpartum Sexual Health Programs have positive effects on postpartum sexual dysfunctions, while intra-vaginal oxytocin application and far infrared radiation have no effect.
CONCLUSION: It has been determined that interventions for postpartum period sexual dysfunctions generally have a positive effect on women’s sexual lives. In order to achieve improvements in postpartum sexual dysfunction, it is recommended to develop various interventions and evaluate them with different measurement tools in larger sample groups.

12.
Yaşlanan erkekte androlojik problemler
Andrological issues in aging men
Veysel Sezgin, Caner Baran
doi: 10.24898/tandro.2024.03789  Sayfalar 50 - 56
Yaşlanma, insan yaşamının her aşamasında biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve sosyal değişikliklere yol açan, geri dönüşü olmayan kaçınılmaz bir süreçtir. Bu süreç, bir bireyin doğumdan ölüme kadar hayatını etkiler. Sosyo-ekonomik ve tıbbi ilerlemeler, dünya çapında yaşam beklentisini önemli ölçüde artırmıştır. Ülkemizde ortalama yaş 2007’de 28,3 iken 2022’de 33,5’e yükselerek yaşlanan bir topluma doğru net bir eğilim göstermektedir. Yaşlanan nüfusla birlikte, androloji alanı yaşlanma ile ilişkili hastalıklar ve risklerle giderek daha sık karşılaşmaktadır. Erkeklerde yaşın ilerlemesi, testosteron seviyesinde düşüşe yol açarak çeşitli fiziksel ve zihinsel değişikliklere neden olabilir. Bu değişiklikler arasında cinsel istekte azalma, ereksiyon sorunları ve sperm kalitesinde düşüş yer alır. Bu derlemenin amacı, güncel bilimsel literatür ışığında yaşlanmanın androlojik hastalıklar üzerindeki etkilerini özetlemektir.
Aging is an inevitable process that brings about biological, physiological, psychological, and social changes throughout every stage of human life, with no known possibility of reversal. This process affects an individual’s life from birth to death. Socioeconomic and medical advancements have significantly increased life expectancy worldwide. In our country, the average age rose from 28.3 years in 2007 to 33.5 years in 2022, indicating a clear trend toward an aging society. With the growing elderly population, the field of andrology encounters diseases and risks associated with aging with increasing frequency. Advancing age in men can lead to a decline in testosterone levels, which can cause various physical and mental changes. These changes can include decreased sexual desire, erection problems, and declining sperm quality. The purpose of this compilation is to summarize the effects of aging on andrological diseases in light of current scientific literature.

13.
Non-obstrüktif azospermiye güncel yaklaşım
Current approach to non-obstructive azospermia
Yusuf Arıkan, Mehmet Zeynel Keskin, Burak Karabacakoğlu
doi: 10.24898/tandro.2024.88785  Sayfalar 57 - 62
İnfertilite her altı çiftten 1’ini etkilemektedir ve erkek faktörlü infertilite vakaların %50’sinde neden olarak gösterilmektedir. Azospermi, ejakülatta spermatozoa bulunmaması olarak tanımlanır ve erkek faktörlü infertilitenin en uç şekli olarak kabul edilir. Geçmişte bu erkekler kısır olarak kabul edilirdi, ancak testiküler sperm ekstraksiyonu ve yardımcı üreme teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla azospermisi olan erkekler biyolojik olarak kendi çocuklarına baba olabilmektedir. Non-obstrüktif azospermi (NOA), spermatogenezde bir bozukluk olduğunda ortaya çıkar. Bu derlemede NOA’nın çağdaş yönetimi anlatılmakta ve NOA’lı erkeklerin tanı ve tedavisinde hormon stimülasyon tedavisinin, cerrahi ve embriyolojik faktörlerin ve proteomik, genomik ve yapay zekâ sistemleri gibi yeni teknolojilerin rolü tartışılmaktadır. Ayrıca, NOA’lı erkeklerin kanser ve kardiyovasküler komorbiditeler geliştirme riski yüksek olan hassas bir popülasyonu temsil ettiğini vurguluyoruz.
Infertility affects 1 in 6 couples and male factor infertility is the cause in 50% of cases. Azoospermia is defined as the absence of spermatozoa in the ejaculate and is considered the most extreme form of male factor infertility. In the past, these men were considered infertile, but with the advent of testicular sperm extraction and assisted reproductive technologies, men with azoospermia can biologically father their own children. Non-obstructive azoospermia (NOA) occurs when there is a defect in spermatogenesis. This review describes the contemporary management of NOA and discusses the role of hormone stimulation therapy, surgical and embryological factors, and new technologies such as proteomics, genomics and artificial intelligence systems in the diagnosis and treatment of men with NOA. We also emphasise that men with NOA represent a vulnerable population at high risk of developing cancer and cardiovascular comorbidities.

14.
Perinatal testiküler torsiyon
Perinatal testicular torsion
Sibel Eryılmaz, Fatma Nur Aracıer Uçaner, Alparslan Kapısız, Cem Kaya, Ramazan Karabulut, Zafer Türkyılmaz, Ali Atan, Canan Türkyılmaz, Kaan Sönmez
doi: 10.24898/tandro.2024.46667  Sayfalar 63 - 66
Perinatal testis torsiyonunun (PTT) erken saptanması, Doppler US’nin erken kullanımı ve çocuk cerrahisi/ürolojinin erken PTT tanısına dâhil edilmesiyle elde edilen karar verme sürecinin daha kısa olması, özellikle doğum sonrası ortamında prognozu etkileyebilir. Literatürde %3 oranında asenkron iki taraflı PTT oranlarının bildirildiği göz önüne alındığında, şüpheli durumlarda erken tanı için erken konsültasyon ve ultrasonografi önerilmektedir. İleride anorşik bir durumla karşılaşmamak adına, gerekiyorsa karşı testisi korumak için sık takip veya orşiopeksi yapılmalıdır.
Early detection of perinatal testicular torsion (PTT), early use of Doppler US, and a shorter decision-making process achieved with early involvement of pediatric surgery/urology may affect prognosis, especially in the postpartum PTT setting. Considering that 3% asynchronous bilateral PTT rates have been reported in the literature, early consultation and ultrasonography are recommended for early diagnosis in suspected cases. Frequent follow-up or orchiopexy should be performed to protect the contralateral testis, if necessary, in order to avoid anorchic situation in the future.

15.
Metabolik sendrom ve erkek infertilitesi
Metabolic syndrome and male infertility
Arzu Ateş, Çağatay Özsoy, Ayça Tuzcu
doi: 10.24898/tandro.2024.49002  Sayfalar 67 - 74
Metabolik sendrom (MetS), insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiye sahip bir dizi durumu temsil eder. MetS’in yaygınlığı dünya çapında hızla artmaktadır ve küresel doğum oranlarında ve fertilite potansiyelinde bir azalma ile birliktedir. Bu derleme, MetS ile erkek üreme sağlığı arasındaki ilişkiyi ele almaya yöneliktir. Obezite, dislipidemi, hipertansiyon ve insülin direncinin erkek üreme sağlığı üzerindeki etkileri incelenmiş ve her MetS bileşeniyle sperm disfonksiyonunun patofizyolojisini açıklayan destekleyici kanıtlar tarif edilmiştir. Sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemek, MetS’in erkeklerin sağlığı ve fertilitesi üzerinde istenmeyen etkilerini önlemenin tek ve en önemli faktörü gibi görünmektedir. MetS bileşenlerini ele alan ve erkek üreme üzerindeki etkilerini artırmak için yeni terapötik yöntemleri önermek için temel patofizyolojiyi anlamamızı geliştirmek için daha fazla çalışma gereklidir.
Metabolic syndrome (MetS) represents a cluster of conditions that have a negative impact on human health overall. Its prevalence has been rapidly increasing worldwide and has coincided with a global decrease in birth rates and fertility potential. This review aims to address this observation through studying the relationship between MetS and male reproductive health. The effects of obesity, dyslipidemia, hypertension, and insulin resistance on male fertility were examined and supporting evidence explaining the pathophysiology of sperm dysfunction with each MetS component were described. Adopting a healthy lifestyle appears to be the single most important intervention to prevent the unwanted effects of MetS on men’s health and fertility. Further studies addressing the components of MetS and their impact on male reproduction are required to enhance our understanding of the underlying pathophysiology and to propose new methods for therapeutic intervention

OLGU SUNUMU
16.
Skrotumdan perianal bölgeye uzanan medyan rafe kisti: Olgu sunumu
Median raphe cyst extending from the scrotum to the perianal region: Case report
Kenan Yalçın
doi: 10.24898/tandro.2024.55822  Sayfalar 75 - 77
Medyan rafe kistleri dış üretral kanal ile anüs arasında herhangi bir yerde bulunur. Kistler parameatusta, glans peniste, penis şaftında, skrotumda veya perinede oluşabilir. Perianal bölge bu lezyonların son derece nadir görüldüğü bir bölgedir. Bu yazıda skrotumdan perianal bölgeye kadar uzanan, kistik lezyonu olan ve ailesi tarafından kliniğimize getirilen iki yaşında erkek hastayı sunuyoruz. 5–6 cm boyutundaki kistik lezyon cerrahi olarak tamamen çıkartıldı. Lezyonun histopatolojik tanısı medyan rafe kistiydi. Üç yıldır takip edilen hastada nüks görülmedi.
Median raphe cysts are located anywhere between the external urethral canal and the anus. Cysts can occur in the parameatus, glans penis, penis shaft, scrotum, or perineum. The perianal region is a region where these lesions are extremely rare. In this article, we present a 2-year-old male patient who had a cystic lesion extending from the scrotum to the perianal region and was brought to our clinic by his family. The 5–6 cm cystic lesion was completely removed surgically. The histopathological diagnosis of the lesion was median raphe cyst. No recurrence was observed in the patient who was followed for 3 years.

ANDROLOJİ YAYINLARI VE KONGRE TAKVİMİ
17.
Androloji Yayınları ve Kongre Takvimi
Publications and Congress Calendar of Andrology

Sayfalar 78 - 82
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale