Bu derginin içeriği Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı kapsamında lisanslanmıştır.
1. | Kapak Cover Sayfa I |
2. | Danışma Kurulu Reviewers Sayfalar II - III |
3. | Başkan'dan From the President Sayfa IV |
4. | Editör'den From the Editor Sayfa V |
5. | İçindekiler Contents Sayfa VI |
ORIJINAL ARAŞTIRMA | |
6. | Prematür ejakülasyon tanılı hastalarda depresyon ve kaygı düzeylerinin değerlendirilmesi Assessment of depression and anxiety levels in the patients with premature ejaculation Süleyman Sağır, Şule Allahverdi, Müslüm Ergün, Kübra Sezer Katardoi: 10.24898/tandro.2024.38039 Sayfalar 163 - 166 AMAÇ: Prematür ejakülasyon şikayeti olan hastalar sıklıkla kötü psikolojik durumla hastaneye başvururlar. Bu çalışmada amacımız prematür ejakülasyon şikayetiyle başvuran hastalarda depresyon ve kaygı düzeylerinin değerlendirilmektir. GEREÇ ve YÖNTEMLER: Çalışmaya sadece yaşam boyu prematür ejakülasyon (PE) ve sonradan kazanılmış olan PE hastaları dahil edildi. Bu çalışmaya toplam 80 hasta dahil edildi. Dahil edilme kriterlerini karşılayan hastaların yaş, boy, kilo, vücut kitle indeksi (BMI), meslek gibi demografik verileri kaydedildikten sonra depresyon ve anksiyete şiddetini değerlendirmede kullanılan Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ) anketleri doldurtuldu. BULGULAR: Araştırmaya katılanların prematür ejakülasyon süresi 30 saniyesinin altında olanlarda 30 saniyenin üstünde olanlara göre; PE değerlendirme anketi puanı, Beck Depresyon Ölçeği ve HAD Ölçeği puanları anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p<0,05). Ayrıca yaılan korelasyon analizleri Prematür ejakülasyon anketi puanı arttıkça; BDÖ puanı (r=0,775) ve HAD Ölçeği puanının da (r=0,882) arttığını göstermektedir. SONUÇ: Erkek hastalarda prematür ejakülasyon şiddeti arttıkça depresyon ve anksiyete düzeylerinde artış gözlenmekte bu nedenle hasta değerlendirilmesinde ve tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım sergilenmelidir. |
7. | Testis torsiyonu ve epididimo-orşit ayırıcı tanısında hematolojik parametrelerin öngörü değeri Predictive value of hematologic parameters in the differential diagnosis of testicular torsion and epididymo-orchitis Metin Yığman, Berk Yasin Ekenci, Hüseyin Mert Durak, Adem Sancıdoi: 10.24898/tandro.2024.20053 Sayfalar 167 - 172 AMAÇ: Testis torsiyonu (TT) organ kaybı ile sonuçlanabilecek acil ürolojik bir durumdur. Ayrıcı tanıda en sık epididimo-orşitler (EO) gelmektedir. Bu çalışmada hematolojik parametrelerin ve enflamatuvar belirteçlerin TT ve EO ayırıcı tanısında kullanılabilirliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. GEREÇ ve YÖNTEMLER: Ocak 2015 ile Ocak 2024 arasında acil servise akut skrotum ile başvurup TT ve EO tanısı alan hastaların tam kan sayımlarından elde edilen veriler retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların demografik özellikleri ve başvuru sırasındaki tam kan sayımlarındaki parametreler kaydedildi. Nötrofil/lenfosit oranı (NLR), trombosit/lenfosit oranı (PLR) ve monosit/eozinofil oranı (MER) hesaplandı. Gruplar yaş, hematolojik parametreler, NLR, PLR ve MER açısından karşılaştırıldı. Anlamlı parametrelerin işlem karakteristik eğrisi analizi ve eğri altında kalan alanları belirlendi. Ayrıcı tanıda etkili risk faktörlerini belirlemek için tek değişkenli ve çoklu lojistik regresyon analizi kullanıldı. BULGULAR: Çalışmaya toplam 149 hasta dâhil edildi. Testis torsiyonu grubu 79 hasta, EO grubu 70 hastadan oluşuyordu. Tüm hastaların medyan yaşı 23 yıl (Q1–3=19,5–26), TT grubunda medyan yaş 20 yıl (Q1–3=19–25); EO grubunda ise medyan yaş 23 yıl (Q1–3=21–27) idi. İki grup arasında yaş, lenfosit sayısı, monosit sayısı, eozinofil sayısı, ortalama trombosit hacmi (MPV), NLR ve PLR açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p>0,05). Çoklu lojistik regresyon analizinde ise TT ve EO ayırıcı tanısında sadece MPV değerinin ≤9,35 olması TT tanısı için önemli bir öngörücü faktör olarak görüldü. SONUÇ: Testis torsiyonu ve EO ayırıcı tanısından MPV kullanılabilir bir parametre gibi görünmektedir. Bu konuda prospektif, çok merkezli çalışmaların yanı sıra daha büyük örneklem büyüklüğüne sahip meta-analizlerin literatüre katkısı ile kılavuz önerilerinde yer bulmasına ihtiyaç vardır. |
8. | ChatGPT’nin kadınlarda alt üriner sistem semptomları ile ilgili soruları yanıtlama performansının değerlendirilmesi Evaluation of ChatGPT’s performance in answering questions about female lower urinary tract symptoms Abuzer Öztürk, İsmail Emre Ergindoi: 10.24898/tandro.2024.53486 Sayfalar 173 - 178 AMAÇ: ChatGPT, OpenAI tarafından geliştirilen bir dil modelidir. Bir dil modeli olarak ChatGPT, soruları yanıtlama, bilgi sağlama, konuşmalara katılma ve daha fazlası gibi çeşitli doğal dil işleme görevleri için kullanılabilir. Kadınlarda alt üriner sistem semptomları (AÜSS) bilgilerinin güvenilirliğini ve doğruluğunu analiz ederek ChatGPT’nin hastaları ve tıp öğrencilerini doğru şekilde bilgilendirmeye uygunluğunu değerlendirmeyi amaçladık. GEREÇ ve YÖNTEMLER: Kadınlarda AÜSS ile ilgili üroloji derneği web siteleri, hastaneler ve sosyal medya platformlarında sistematik olarak düzenlenen sık sorulan sorular ve Avrupa Üroloji Derneği (EAU) önerilerinden derlenen sorular analiz edildi. Tüm sorular sistematik olarak ChatGPT 3.5 ve 4.0 versiyonlarına gönderildi. İki uzman ürolog birbirinden bağımsız olarak verileri ve sorulara verilen cevapları değerlendirdi ve her cevaba 1’den 4’e kadar puan verdi. BULGULAR: Kadınlarda AÜSS ile ilgili sık sorulan 103 soru ve EAU kılavuz önerilerinden derlenen 36 soru çalışmaya dahil edildi. Sık sorulan soruların %83,50’si (versiyon 4.0 için %85,44) ve EAU önerilerinden derlenen soruların %80,56’sı (versiyon 4.0 için %80,56) ‘tamamen doğru’ (Grade 1) olarak derecelendirildi. Sorulara tamamen yanlış cevap verme oranı (Grade 4) sık sorulan sorular grubunda %0,97 (versiyon 4.0 için %0,97), rehber tabanlı sorular grubunda ise %2,78 (versiyon 4.0 için %2,78) olarak gerçekleşti. Her iki versiyonun da soruları yanıtlamadaki başarı oranı birbirine yakın bulunmuştur. SONUÇ: ChatGPT, sorulan sorulara kabul edilebilir yanıtlar verdi. Kısıtlılıklarına rağmen sürekli gelişen bu platformun üroloji kliniklerinde ürologların rehberliğinde kullanılmasının, hastalara ve ailelerine tanı ve tedavi süreçlerinde katkı sağlayacağına inanıyoruz. |
9. | Gebe kadınların genital benlik imajı cinsel memnuniyetlerini etkiler mi?: Kesitsel bir çalışma Does the genital self-image of pregnant women affect their sexual satisfaction?: A cross-sectional study Nazlı Baltacı, Rabia Atilla, Özlem Doğan Yüksekoldoi: 10.24898/tandro.2024.54289 Sayfalar 179 - 184 AMAÇ: Gebelerin genital benlik imajının, cinsel memnuniyet üzerine etkisini belirlenmektir. GEREÇ ve YÖNTEMLER: Tanımlayıcı ve kesitsel nitelikteki bu çalışmaya, Haziran 2022-Ocak 2023 tarihleri arasında Türkiye’nin doğusundaki bir hastanenin gebe izlem polikliniklerine başvuran 513 gebe kadın dâhil edilmiştir. Veriler, çalışmaya alınmaya uygun olan gebelerle yüz yüze görüşülerek “Gebe Bilgi Formu”, “Kadın Genital Benlik İmajı Ölçeği (KGBİÖ)” ve “Kadın Cinsel Memnuniyet Ölçeği (KCMÖ)” kullanılarak toplanmıştır. Veriler “tanımlayıcı istatistikler, pearson korelasyon analizi ve doğrusal regresyon analizi” ile değerlendirilmiştir. BULGULAR: Gebe kadınların yaş ortalaması 30,88±4,52 yıl ve gebelik yaşı ortalaması 25,17±9,38 hafta idi. Kadınların çoğunluğu gebelikte cinsel isteğinin azaldığını ve gebelikte haftada 1 kez cinsel ilişkiye girdiği belirtti. Gebelerin KGBİÖ puanı ortalaması 19,02±3,96 ve KCMÖ puanı ortalaması 78,82±11,06 idi. Gebelerin KGBİÖ ile KCMÖ puan ortalamaları arasında pozitif yönde zayıf düzeyde anlamlı ilişki saptandı (p<0,01). Regresyon analizine göre gebelerin genital benlik imajı, cinsel memnuniyetini pozitif yönde anlamlı olarak etkilemektedir (p <0,01). SONUÇ: Gebelerin genital benlik imajı orta düzeyde iken cinsel memnuniyetinin düşük düzeyde olduğu; genital benlik imajı olumlu oldukça cinsel memnuniyetinin arttığı ortaya çıkmıştır. |
10. | Bebek mizacının annelerin cinsel doyumları üzerine etkisi The effect of infant temperament on mothers’ sexual satisfaction Reyyan Gürel, Cansu Akdağ Topal, Ayşe Ay, Melek Gülgün Altıntaş, İlçim Ercan Koyuncudoi: 10.24898/tandro.2024.44442 Sayfalar 185 - 191 AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, bebeklerin mizacının annelerin cinsel doyumları üzerindeki etkilerini inceleyerek, annelerin cinsel yaşamında bebek mizacının oynadığı rolü ortaya koymaktır. GEREÇ ve YÖNTEMLER: Bu tanımlayıcı ve ilişkisel çalışma 15/03/2024– 01/07/2024 tarihleri arasında yürütülmüştür. Çalışmaya, online platform üzerinden kartopu örnekleme yöntemi ile ulaşılan 187 anne dâhil edilmiştir. Dâhil edilme kriterleri; çalışmaya gönüllü olarak katılmak, okuryazar olmak, 0–1 yaş arasında bebeği olmak, aktif bir cinsel yaşama sahip olmak, cep telefonuna ve WhatsApp/Instagram gibi sosyal medya platformlarını kullanma becerisine sahip olmaktır. Veriler “Sosyodemografik Anket Formu”, “Yeni Cinsel Doyum Ölçeği-Kısa Formu (YCDÖ-KF)” ve “Bebek Davranış Ölçeği (BDÖ)” kullanılarak toplanmıştır. BULGULAR: Annelerin yaş ortalaması 28,84±5,37’dir. BDÖ-Pozitif Etkilenim alt boyut puan ortalaması 28,84±5,37 iken BDÖ negatif etkilenim alt boyut puan ortalaması 71,44±19,63’tür. YCDÖ-KF toplam puan ortalaması 58,24±16,85’tir. Ayrıca, YCDÖ-KF ilişki kalitesi alt boyut puan ortalaması 19,89±5,44, partnerle uyum alt boyut puan ortalaması 10,38±2,59 ve cinsel haz alt boyut puan ortalaması 10,85±4,34’tür. “BDÖ” negatif duygulanım alt boyutu puan ortalaması ile “YCDÖ-KF” ölçeği ilişki kalitesi ve partnerle uyum alt ölçekleri puan ortalamaları arasında düşük düzeyde negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. SONUÇ: Bulgular, bebek mizacının özellikle olumsuz etkileri ile annenin cinsel tatmini arasında önemli ilişki olduğunu göstermiştir. Negatif mizaca sahip bebeklerin, annelerin cinsel doyumlarını azaltabileceği ortaya çıkmıştır. Hemşireler, bebek mizacı ve annenin cinsel sağlığını rutin bakımına entegre ederek annelerin zihinsel sağlığını ve cinsel tatminini destekleyen müdahaleler geliştirebilirler. Ayrıca, ebeveynler arasında cinsel sağlık ve ebeveynlik zorlukları hakkında açık iletişimi teşvik etmek, cinsel tatmin üzerindeki olumsuz etkileri azaltmaya yardımcı olabilir. |
DERLEME | |
11. | Genç kadınların cinsel sağlık okuryazarlık düzeylerinin evlilik öncesi riskli cinsel davranışları üzerine etkisi The effect of young women’s sexual health literacy levels on their premarital risky sexual behaviors Ece Kaplan Doğandoi: 10.24898/tandro.2024.68889 Sayfalar 192 - 198 AMAÇ: Bu çalışmanın amacı genç kadınların cinsel sağlık okuryazarlık düzeylerinin evlilik öncesi riskli cinsel davranışları üzerine etkisini belirlemektir. GEREÇ ve YÖNTEMLER: Tanımlayıcı türdeki araştırma 2023-2024 eğitim öğretim yılı Gaziantep Üniversitesinin Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin Ebelik Bölümünde öğrenim gören 356 genç kadın öğrenciyle yapılmıştır. Veri toplama araçları olarak “Kişisel Bilgi Formu”, “Cinsel Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği (CİSOY) ve “Genç Kadınlar İçin Evlilik Öncesi Riskli Cinsel Davranış Değerlendirme Ölçeği (GKEÖRCDDÖ)” kullanılmıştır. BULGULAR: Genç kadınların CİSOY toplam puan ortalamaları 54,37±9,96, cinsel bilgi alt boyut puan ortalamaları 32,22±9,00 ve cinsel tutum alt boyut puan ortalamaları 17,35±4,31 olarak tespit edilmiştir. Genç kadınların GKEÖRCDDÖ toplam puan ortalamaları 74,54±13,15 olarak saptanmıştır. GKEÖRCDDÖ alt boyutları puan ortalamalarına bakıldığında; motive edici inanışlar 37,02±6,62, kolaylaştırıcılar 24,92±5,56 ve engelleyici faktörler 12,59±3,51 puan olarak belirlenmiştir. CİSOY ve GKEÖRCDDÖ toplam puan ortalamaları arasında negatif yönlü zayıf düzeyde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r=-,243, p=0,001). Cinsel sağlık okuryazarlığı evlilik öncesi riskli cinsel davranışlar puanlarındaki değişimi %0,59 düzeyinde açıklamaktadır (F=22,167; p=0,001). SONUÇ: Genç kadınların cinsel sağlık okuryazarlık düzeylerinin yüksek ve olumlu bir cinsel tutuma sahip oldukları ve evlilik öncesi riskli cinsel davranış sergileme durumlarının düşük olduğu bulunmuştur. Ayrıca cinsel sağlık okuryazarlık düzeyleri arttıkça evlilik öncesi cinsel davranışlarda riskin azaldığı tespit edilmiştir. |
12. | “Eski Tıp” metni ve ampirik tıbbın kökenleri “Ancient Medicine” text and the roots of empirical medicine Özgür Yılmaz, Ates Kadiogludoi: 10.24898/tandro.2024.10170 Sayfalar 199 - 204 AMAÇ: Çalışmamızda henüz başlangıç aşamasındaki tıp ve felsefenin ilişkisi incelenecek ve “Corpus Hippocraticum” içinde yer alan “Eski Tıp” başlıklı metin bağlamında felsefenin rasyonel yöntemlerine karşı önerilen ampirik tıp anlayışı ele alınacaktır. GEREÇ ve YÖNTEMLER: Akademik araştırma BULGULAR: Ampirik tıp anlayışının antik kökenleri soruşturulmuştur. SONUÇ: Corpus Hippocraticum'da bulunan "Antik Tıp" başlıklı metin tıbbın mistisizm ve büyünün yanı sıra felsefeden de bağımsızlaşması yönünde bilinen ilk teşebbüstür. |
13. | Benign prostat obstrüksiyonu için yapılan minimal invaziv cerrahi terapilerin seksüel fonksiyonlar üzerine etkileri Sexual function outcomes of minimally invasive surgical therapies for benign prostatic obstruction Yiğit Can Filtekin, Halil Lütfi Canatdoi: 10.24898/tandro.2024.60420 Sayfalar 205 - 212 Derlemenin amacı benign prostat obstruksiyonu (BPO) tedavi yöntemlerinden olan minimal invaziv cerrahi terapilerin (MIST) cinsel fonksiyonlar üzerindeki etkilerini karşılaştırmaktır. Konvansiyonel yöntemlerle kıyaslandığında, minimal invaziv yöntemler, erektil disfonksiyon ve ejakülasyon bozuklukları gibi cinsel fonksiyonlarda daha az olumsuz etkiye sahiptir. Günümüzde hastaların beklentileri, cinsel fonksiyonların korunması yönünde artmış olup, bu nedenle MIST yöntemlerinin önemi daha da artmıştır. RezumTM, UroLift®, Aquablation®, Trasperineal laser ablation –TPLA (Echolaser® TPLA, Elesta S.p.A., Calenzano, Italy), iTind® ve Prostatik Arter Embolizasyonu (PAE) gibi tekniklerin uzun dönem sonuçları, cinsel fonksiyonlar üzerindeki olumlu etkilerini desteklemektedir. Cinsel fonksiyonlar üzerine oluşturulan anket formlarının farklılık arz etmeleri; çalışmalar arası karşılaştırmaları zorlaştırsa da MIST yöntemlerinin meta analiz düzeyinde yapılan çalışmalarında bu yöntemlerin cinsel fonksiyonları koruduğu gözlemlenmiştir. Bu tedavi yöntemleri, özellikle hafif-orta derecede işeme güçlüğü yaşayan ve cinsel fonksiyon kaybı konusunda endişeleri olan hastalar için önerilmektedir. Ancak işeme parametrelerinde altın standart olan TURP’ye göre geride kaldıkları unutulmamalıdır. |
14. | Erektil disfonksiyonda Trombositten Zengin Plazma (TZP) tedavisi Platelet Rich Plasma (PRP) treatment in erectile dysfunction Osman Çağatay Çiftçi, Erhan Demirellidoi: 10.24898/tandro.2024.21347 Sayfalar 213 - 217 Erektil disfonksiyon (ED) tatmin edici cinsel performans için yeterli ereksiyonun sağlanamaması veya sürdürülememesi olarak tanımlanmıştır. Erektil disfonksiyon prevalansı yaşla birlikte artmaktadır. ED’nin etiyolojik nedenleri vaskülojenik, nörojenik, anatomik, hormonal, ilaca bağlı ve/veya psikojenik olabilir. Erektil disfonksiyon tedavisinde ilk basamak tedavi olarak Fosfodiesteraz-5 enzim inhibitörleri (PDE5-i) kullanılır. Son zamanlarda ED tedavisinde rejeneratif tedaviler popüler olmuştur. Trombositten zengin plazma (TZP) tedavisi en popüler rejeneratif ED tedavilerinden birisidir. Trombositten zengin plazma tedavisinde trombositlerin içerdiği α-granüllerden salgılanan çeşitli büyüme faktörleri ve sitokinlerin rejenerasyonu sağladığı gösterilmiştir. Bu sitokinler hücre çoğalması, kemotaksis, hücre farklılaşması ve anjiyogenezde önemli roller oynarlar. Trombositten zengin plazmanın miyelin rejenerasyonunda iyileşme, korparal atrofide azalma ve erektil fonksiyonda iyileşme oluşturduğu hayvan çalışmaları ile desteklenmiştir. Klinik çalışmalarda da PRP’nin ED üzerine olumlu etkileri gösterilmekle beraber, net bir öneri sunumu için veriler henüz yeterli seviyede değildir. |
15. | Cinsel fizyolojide ve genital anatomide kadın ile erkek arasındaki benzerlik ve farklılıklar Similarities and differences between male and female sexual physiology and genital anatomy Elif Kabadayı, Şükran Başgöldoi: 10.24898/tandro.2024.92260 Sayfalar 218 - 224 Cinsellik, tanım ve algılarda farklılık gösterse de insanlığın varoluşundan beri hep vardır. Cinsellik antenatal dönemde başlayıp yaşam boyu devam eden ve üreme kabiliyetiyle neslin devamını sağlayan, fizyolojik, psikolojik, ekonomik sosyal ve kültürel faktörlerden etkileyebilen çok boyutlu bir kavramdır. Üreme işlevini gerçekleştiren genital organlar, kadın ve erkekte yapı, şekil ve konum açısından farklılık göstermektedir. Erkeklerin üremedeki rolü, sperm üretimi ve bu spermlerin kadın üreme sistemine iletilmesiyle sınırlıdır. Buna karşılık, kadınların üremedeki rolü çok daha karmaşıktır; ovum üretimi, döllenme, gebelik sürecinin devamı ve fetüsün doğumuna kadar olan tüm aşamaları içerir. Bu nedenle, kadın ve erkek arasındaki cinsel fizyoloji ve genital anatomi farklılıkları, üreme sürecindeki bu rollerin karmaşıklığı ve kapsamı ile belirginleşmektedir. Bu derlemede kadın ve erkek arasındaki cinsel fizyoloji ve genital anatomi farklılıkları ayrıntılı olarak incelenmiştir. Üreme sistemlerinin yapısal ve işlevsel özellikleri, cinsiyete özgü fonksiyonları yansıtarak üreme sürecinin karmaşıklığını ortaya koymaktadır. Bu bilgilerin, cinsel sağlığın değerlendirilmesinde ve sağlık profesyonellerinin eğitiminde önemli bir temel sağladığı görülmektedir. Bu nedenle, anatomik ve fizyolojik bilgilerin, cinsel sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik değerli bir kaynak sunduğu düşünülmektedir. |
OLGU SUNUMU | |
16. | Tipik muayene bulguları olmadan üretral yaralanmanın eşlik ettiği penil fraktür: Nadir bir olgu sunumu Penile fracture with concomitant urethral injury without typical examination findings: A rare case report Berk Yasin Ekenci, Hüseyin Mert Durak, Ömer Akın Özkan, Hilmi Sarı, Ahmet Nihat Karakoyunlu, Fatih Yalçınkayadoi: 10.24898/tandro.2024.88864 Sayfalar 225 - 227 Penil fraktür genellikle tek taraflı görülür, %2–10 oranında iki taraflı da görülebilmektedir. Penil fraktüre eşlik eden üretral yaralanma daha da nadirdir ve ürolojik bir acil olarak tanımlanmaktadır. Acil cerrahi yapılması standart yaklaşım olarak kabul edilir. Olgumuzda 25 yaşında bir erkek hasta, cinsel ilişki sırasında penisine aldığı künt travmadan yaklaşık iki saat sonra acil servise başvurdu. Aniden bir çatırtı sesi duyduğunu iletti. Penil fraktüre özgü fizik muayene bulguları olan patlıcan deformitesi, kelebek işareti ve penil deviasyon gözlenmedi. Fizik muayene sırasında üretroraji görüldü. Penis ultrasonografisinde her iki kavernöz cismin distalinde tunika albugineada defekt mevcuttu. Retrograd üretrografide opak maddenin üretradan korpus kavernozumu doldurduğu gözlendi. Cerrahi eksplorasyon yapıldı. Üretranın dorsal tarafında iki fraktür hattında rüptür vardı. Üretra, foley kateter üzerinden primer anastomoz edildi. Her iki korpus kavernozumdaki defektler sütürize edildi. Sonuç olarak penil fraktüre özgü muayene bulguları her zaman mevcut olmayabilir. Semptomların eşlik ettiği penil fraktürlü olgularda üretral yaralanma mutlaka düşünülmelidir. |
ANDROLOJİ YAYINLARI VE KONGRE TAKVİMİ | |
17. | Androloji Yayınları ve Kongre Takvimi Publications and Congress Calendar of Andrology Sayfalar 228 - 231 Makale Özeti | |