e-ISSN 2587-2524
Cilt : 23 Sayı : 4 Yıl :

Dizinler

Bu derginin içeriği Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı kapsamında lisanslanmıştır.

Androloji Bülteni - : 23 (4)
Cilt: 23  Sayı: 4 - 2021
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I

2. 
Danışma Kurulu
Reviewers

Sayfalar II - III

3. 
Başkan'dan
From the President

Sayfa IV

4. 
Editör'den
From the Editor

Sayfa V

5. 
İçindekiler
Contents

Sayfa VI

ORIJINAL ARAŞTIRMA
6. 
Distal hipospadias nedeniyle uygulanan operasyon prosedürlerinin erişkin dönem seksüel fonksiyonlara etkisi
The effect of surgical procedures due to distal hypospadias on adult sexual functions
Kubilay Sarıkaya, Çağrı Şenocak, Fahri Erkan Sadioğlu, Muhammed Arif İbiş, Ömer Faruk Bozkurt
doi: 10.24898/tandro.2021.81598  Sayfalar 219 - 223
AMAÇ: Çocukluk döneminde distal hipospadias nedeniyle operasyon geçirmiş erişkinlerde, yapılan operasyon tipine göre cinsel fonksiyonların değerlendirilmesi.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Çocukluk döneminde tek seans distal hipoapadias operasyonu geçirmiş toplam 48 erişkin erkek katılımcı çalışmaya dâhil edilmiştir. Katılımcılar yapılan operasyon tipine göre meatal ilerletme ve glanüloplasti (MAGPI), üretral ilerletme ve glanüloplasti (URAGPI), glanüler yaklaştırma plastisi (GAP) ve tübülarize insize plak üretroplasti (TIPU) olarak dört gruba ayrılmıştır. Katılımcıların uluslararası erektil işlev -5 skoru (IIEF-5), prematür ejekülasyon değerlendirme skoru (PEDT), orgazmik işlev skoru (OI), cinsel istek skoru (CI), cinsel memnuniyet skoru (CM) ve genel memnuniyet skorları (GM) belirlenerek gruplar karşılaştırılmıştır.
BULGULAR: Katılımcıların 12 (%25,0)’sine MAGPI, 9 (%18,8)’una URAGPI, 9 (%18,8)’una GAP ve 18 (%37,5)’ine TIPU prosedürü uygulandığı tespit edilmiştir. Katılımcıların median IIEF-5 skoru MAGPI grubunda 22,5 (21,25–24), URAGPI grubunda 21 (16–23,5), GAP grubunda 23 (21,5–24,5) ve TIPU grubunda 22,5 (20,75–24) bulunmuştur (p=0,201). Katılımcıların median PEDT skoru ise MAGPI grubunda 5,5 (4–7,75), URAGPI grubunda 6 (4,5–11,5), GAP grubunda 6 (2,5–7,5) ve TIPU grubunda 5,5 (3,75–7) bulunmuştur (p=0,813). Median OI, CI, CM ve GM skorları bakımından da gruplar arasında anlamlı fark olmadığı görülmüştür (p=0,899, p=0,316, p=0,107 ve P=0,504, sırasıyla).
SONUÇ: Çocukluk döneminde tek seans distal hipospadias cerrahisi geçirmiş erişkinlerin erektil işlev ve prematür ejekülasyon parametrelerinin yapılan operasyon tipinden etkilenmediği tespit edilmiştir

7. 
Erektil disfonksiyon ve/veya prematüre ejakülasyon tanısı alan erkeklerde çift uyumunu yordayan değişkenler nelerdir? Cinsiyet rolleri, depresyon, anksiyete, stres, kişilik özellikleri ve benlik saygısı
What are the variables predicting dyadic adjustment in men with erectile dysfunction and/or premature ejaculation? Sex roles, depression, anxiety, stress, personality traits and self-esteem
Gökay Ata, Özden Yalçınkaya Alkar, Fatih Hızlı, Halil Basar
doi: 10.24898/tandro.2021.98470  Sayfalar 224 - 231
AMAÇ: Bu araştırmanın amacı erektil disfonksiyon ve/veya prematüre ejakülasyon tanısı alan bireylerin, çift uyumlarını yordayan değişkenlerin belirlenmesidir. Bu amaçla çalışmaya cinsiyet rolleri, depresyon-anksiyete- stres ve kişilik özellikleri değişkenleri dahil edilmiştir.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Yaşları 26–76 aralığında, erektil disfonksiyon ve/veya prematüre ejakülasyon tanısı alan evli 101 kişiden veri toplanmıştır. Değişkenler arası ilişkileri incelemek amacıyla korelasyon analizi ve hiyerarşik regresyon analizi gerçekleştirilmiştir.
BULGULAR: Kadınsılık cinsiyet rolü, depresyon-anksiyete-stres, nörotisizm, deneyime açıklık ve olumsuz değerlik ile çiftlerin uyumu arasında anlamlı ilişkilerin olduğu bulgusu elde edilmiştir. Ayrıca çiftlerin uyumunun kadınsılık, deneyime açıklık, olumsuz değerlik ve depresyon- anksiyete-stres değişkenleri tarafından yordanırken nörotisizm ve deneyime açıklık kişilik özelliklerinin çiftlerin uyumunu yordamadığı bulgusu elde edilmiştir.
SONUÇ: Erektil disfonksiyon ve/veya prematüre ejakülasyon tanısı alan bireylerin kadınsılık cinsiyet rolü ve deneyime açıklık kişilik özelliği arttıkça ilişki doyumu artarken; olumsuz değerlik kişilik özelliği ve depresyon-anksiyete-stres düzeyi arttıkça evlilik doyumunun azaldığı görülmektedir.

8. 
Üreter taşı için üreterorenoskopik cerrahi yapılan erkek ve kadın hastalarda JJ stent yerleştirilmesinin seksüel fonksiyonlar üzerine etkisi
The effect of JJ stent placement on sexual functions in male and female patients who underwent ureterorenoscopic surgery for ureteral stones
Arif Kalkanlı, Cem Tuğrul Gezmiş
doi: 10.24898/tandro.2021.57224  Sayfalar 232 - 237
AMAÇ: Çalışmada amacımız kadın ve erkek hastalarda üreterorenoskopik üreter taşı tedavisi (URS) sonrası JJ stent tatbikinin seksüel fonksiyonlar üzerinde etkisini araştırmaktır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Mayıs 2020 – Temmuz 2021 tarihleri arasında URS yapılan 48 kadın ve 76 erkek hasta prospektif çalışmaya dahil edildi. İlk değerlendirmede hastalara kreatinin, tam idrar tetkiki, idrar kültürü ve üriner CT yapıldı. Hastaların yaş, BMI ve taş yükleri kaydedildi. Erkek hastalar için Uluslararası Erektil İşlev Formu-5 (IIEF-5), kadın hastalar için Kadın Cinsel İşlev Ölçeği (FSFI) formları işlem öncesi, işlem sonrası birinci ve üçüncü ay olmak üzere üç kez dolduruldu. JJ stent takılan hastaların ikinci ölçümleri stent çekilmesi için başvuru anında yapıldı. İşlem sonrası birinci ayda tüm hastalara tekrar CT çekildi ve rezidü taş kalıp kalmadığı tespit edildi.
BULGULAR: Erkek hastaların IIEF-5 skorları ortalaması işlem öncesi 24,45±8 iken birinci ayda 18,47±6,73’e düşmüş üçüncü ayda ise 23,95±8,55’e çıkmıştır (p<0,01). Kadın hastaların ortalama FSFI değerleri ise işlem öncesi 17,2±7,7 iken birinci ayda 12±5,12’ye düşmüş, üçüncü ayda ise 17,8±7,9’a yükselmiştir (p<0,01). Her iki cinsiyette JJ stent takılan hastaların takılmayanlara göre sorgulama formu skorlamaları ilk ölçüme göre birinci ay ölçümlerinde istatistiksel anlamlı şekilde daha fazla düşmüştür (IIEF-5: %23,33 vs %31,12; FSFI: %21,25 vs %30,88).
SONUÇ: URS yapılan hastalarda geçici seksüel fonksiyon gelişebileceği bilinmelidir. JJ stent takılan hastalarda seksüel fonksiyonlarda kötüleşme daha fazla meydana gelmektedir.

9. 
Gençlerin gebelikte cinselliğe ilişkin yanlış bilgi, tutum ve inançları
Inaccurate knowledge, attitudes, and beliefs of youth about sexuality during pregnancy
Elif Dağlı, Feyza Aktaş Reyhan
doi: 10.24898/tandro.2021.61482  Sayfalar 238 - 243
AMAÇ: Cinsel mitler, cinsellikle ilgili konularda bilimsel olmayan, yanlış ve abartılı inançlar olarak tanımlanmaktadır. Cinsel mitler özellikle gençler arasında yaygındır. Bu sebeple gençlerin cinsel mitlere karşı tutumlarını ve bilgi düzeylerini ortaya koymak önemlidir. Bu çalışma ile genç bireylerin gebelik süresince cinsel yaşama ilişkin yanlış bilgi, tutum ve inançlarını belirlemek amaçlandı.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma, bir devlet üniversitesinin yüksekokulunda yürütüldü. Araştırmanın evrenini 2485 öğrenci, örneklemini ise 493 öğrenci oluşturdu. Araştırmanın verileri kişisel bilgi formu ve Gebelikte Cinsel Mitler Ölçeği ile toplandı. Bulguların yorumlanmasında frekans tabloları ve tanımlayıcı istatistikler kullanıldı. Parametrik olmayan yöntemlere uygun şekilde, Mann-Whitney U, Kruskal-Wallis H testleri ve Bonferroni düzeltmesi istatistikleri uygulandı.
BULGULAR: Öğrencilerin yaş ortalamasının 21,19±1,86 (yıl) ve %56,4’ünün kadın olduğu belirlendi. Öğrencilerin %59,8’inin cinsellik konularını paylaşmakta sıkıntı yaşadığı ve %92,7’sinin ailesinde cinselliğin konuşulmadığı belirlendi. %80,9’unun cinsel sağlık eğitimi almadığı, %97,2’sinin gebelikte cinsel sağlık eğitimi almadığı belirlendi. Cinsel sağlık eğitimi alma durumuna göre gebelik ve cinsellik, bebeğe ilişkin endişe, cinsiyet/cazibe, gebeliğe ilişkin endişe alt boyut ve cinsel mitler ölçeği toplam puanları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edildi (sırasıyla: Z=-8,820, p=0,000; Z=-9,494, p=0,000; Z=-10,902, p=0,000; Z=-11,684; p=0,000, Z=-12,950; p=0,000).
SONUÇ: Gençlerin çoğunluğunun cinsel eğitim almadıkları ve cinsel sağlık eğitimi almayan gençlerin gebelikte cinselliğe dair yanlış bilgi, tutum ve inançlarının daha fazla olduğu tespit edildi.

10. 
Polikistik over sendromunda androjen seviyeleri ve seksüel disfonksiyon
Androgen levels and sexual dysfunction in polycystic ovary syndrome
Selvinaz Rümeysa Erol, Pınar Kadıoğlu
doi: 10.24898/tandro.2021.75002  Sayfalar 244 - 249
AMAÇ: Poliskistik over sendromunda (PKOS) seksüel fonksiyonun sorgulanmasını ve seksüel fonksiyonun andojen seviyeleri ile ilişkisini saptamayı amaçladık.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Yirmi beş PKOS tanılı hasta ve yaş, cins uyumlu 25 kontrol çalışmaya alındı. Kontrol ve hasta grubundaki bireylere Kadın Seksüel Fonksiyon İndeksi (FSFI) ve Beck Depresyon Anketi (BDA) yapıldı. Katılımcılardan serbest testosteron, total testosteron, dihidroepiandrostenodion sülfat (DHEA-S), androstenedion, prolaktin, seks hormon bağlayıcı globülin (SHBG), follikül uyaran hormon (FSH), luteinizan hormon (LH) ve östradiol ölçümleri için örnekler alındı. Serbest androjen indeksi (SAİ) hesaplanıldı. PKOS hasta grubu ve kontrol grubu arasında bu değerler karşılaştırıldı.
BULGULAR: Sonuç olarak, PKOS hastalarında seksüel istek, uyarılma, lubrikasyon, tatmin ve orgazm bozuklukları ile ilgili skorlar, kontrol bireylerdekine benzer, depresyon ile ilgili skorlar ise kontrol bireylere göre daha yüksek görülmektedir. Total FSFI, istek, uyarılma, lubrikasyon, orgazm, seksüel tatmin skorlamaları ile androjen seviyeleri arasında korelasyon tespit edilmemiştir.
SONUÇ: Sonuç olarak, PKOS hastalarında seksüel istek, uyarılma, lubrikasyon, tatmin ve orgazm bozuklukları ile ilgili skorlar, kontrol bireylerdekine benzer, depresyon ile ilgili skorlar ise kontrol bireylere göre daha yüksek görülmektedir. Total FSFI, istek, uyarılma, lubrikasyon, orgazm, seksüel tatmin skorlamaları ile androjen seviyeleri arasında korelasyon tespit edilmemiştir.

DERLEME
11. 
Engelli kadınlarda üreme sağlığı sorunları ve hemşirelik yaklaşımı
Reproductive health problems in women with disabilities and nursing approach
Mevlüde Alpaslan Arar, Nülüfer Erbil, Fatma Yıldırım
doi: 10.24898/tandro.2021.16870  Sayfalar 250 - 255
Dünya genelinde cinsel sağlık ve üreme sağlığı (CS/ÜS) hizmetleri ve bu hizmetlere ulaşım artmış olsa da, özellikle kırsal kesimde yaşayanların, yoksulların ve engelli bireylerin CS/ÜS hizmetlerine erişimde hala büyük engeller bulunmaktadır. Dünya Engellilik Raporuna göre, insanların %15’i fiziksel, duyusal, entelektüel veya zihinsel bir engel ile yaşamaktadır ve bu engelli bireylerin %80’i düşük ve orta gelirli ülkelerdedir. Düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşayan engelli kadınların CS/ ÜS hizmetlerine erişimleri, engelli bireylere yönelik sağlık hizmetleri alanındaki altyapı ve eğitim sorunları nedeniyle eşitsizliklerle karşı karşıya kalmaktadır. Engelli kadınların büyük çoğunluğu cinsel ve üreme sağlığı hususunda söz sahibi olamamakta, cinsiyetsiz olarak kabul edilmekte ve üreme hakları yokmuş gibi değerlendirilmektedir. Engelli kadınların cinsel yaşam, aile planlaması, üreme siklusu, menstrual hijyen davranışı, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma ve ebeveynliğe uyum sağlamada yaşadıkları sorunlar dikkat çekmektedir. Bu derlemede, engelli kadınların yaşadıkları CS/ÜS sorunlarını tanımlamak, toplumda bu konu ile ilgili farkındalık sağlamak ve sorunlara yönelik geliştirilen hemşirelik yaklaşımlarına yol gösterici olmak amaçlanmıştır.

12. 
İnfertilitenin kültürel, ekonomik, psikososyal ve cinsel yönüne güncel bir bakış: Temel hemşirelik yaklaşımları
A current look at the cultural, economic, psychosocial, and sexual aspects of infertility: Basic nursing approaches
Hüsne Yücesoy, Fatma Yıldırım, Ebru Şahin
doi: 10.24898/tandro.2021.97360  Sayfalar 256 - 263
Çocuk sahibi olmak dünya genelinde pek çok kültürde statü ve değer kazanmak olarak algılanmaktadır. Türk toplumunda da çocuk sahibi olmak psikolojik, sosyal, ekonomik boyutları olan vazgeçilmez bir olgudur. İnfertilite çiftlerin ailelerini ve sosyal çevrelerini de etkileyebilen, psikolojik, sosyal ve tıbbi sorunların yanı sıra, kültürel, dini ve sınıfsal yönleri de bulunan yaşamsal bir krizdir. Bireylerin infertiliteye karşı tepkileri bireysel olarak farklılıklar gösterse de genel olarak benzer yönleri mevcuttur. İnfertilite, yaşam kalitesini bozan, eşler arasında cinsel uyumsuzluğa yol açabilen bir stres faktörüdür. Ayrıca infertilite çiftlere ek bir ekonomik yük getirmekte, çiftler arasında gerginliğe, şiddete ve boşanmalara yol açabilmektedir. Üreme tekniklerindeki gelişmeler, bireylere bir yönüyle umut olurken, diğer yönüyle özellikle kadınlarda kontrol kaybı, üzüntü, damgalanma gibi durumlar da oluşturmaktadır. Hemşirelerin, başa çıkılması oldukça zor olan bu kriz sürecinde infertil bireylere danışmanlık ve destek sağlamada önemli görevleri bulunmaktadır.

13. 
Non-obstruktif azoospermide micro-TESE: Önemli yenilikler
Micro-TESE in non-obstructive azoospermia: Major innovations
Kasım Emre Ergün, Barış Altay
doi: 10.24898/tandro.2021.47704  Sayfalar 264 - 268
Non-obstruktif azoospermili erkeklerde sperm elde etme için altın standart yöntem olarak uygulanan mikrodiseksiyon TESE (micro-TESE) yönteminde, ilk tanımlandığı 1998 yılından bugüne, sperm elde etme oranlarında önemli artışlar olmuştur. Preoperatif olarak micro-TESE başarısını öngörebilmek için özellikle ultrasonografi, testis spektroskopisi, seminal plazma ekstrasellüler vezikülleri gibi konularda güncel çalışmalar yapılmaktadır. Aynı zamanda da, cerrahi sırasında daha az doku hasarı ile daha başarılı sonuçlara ulaşmak için mini-insizyon micro-TESE, longitudinal tunika albuginea insizyonu gibi yeni teknikler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Sperm toplanması aşamasında daha verimli sonuçlar için mikroakışkan sistemler gibi yeni teknolojilerin micro-TESE’de kullanımı umut verici gözükmektedir.

14. 
Varikosel ile ilişkili infertilite patofizyolojisinde mikroRNA’ların rolü
Role of microRNAs in the pathophysiology of varicocele-related infertility
Neslihan Hekim, Sercan Ergün, Sezgin Güneş
doi: 10.24898/tandro.2021.76768  Sayfalar 269 - 277
Varikosel, erkek infertilitesinin en yaygın tedavi edilebilir nedeni olarak kabul edilir ve varikoselin fertilite üzerindeki etkisini açıklamak için olası patofizyolojik mekanizmalar önerilmiştir. Ancak, varikoselle ilişkili infertilitenin moleküler düzeyde etiyolojisi hala belirsizliğini korumaktadır. MikroRNA’lar (miRNA’lar), hedef mRNA’larındaki tamamlayıcı baz dizileriyle eşleşerek genlerin ekspresyonlarını düzenleyen küçük kodlamayan RNA molekülleridir. Hücredeki fizyolojik işlevleri dışında, miRNA’ların ekspresyonlarındaki düzensizliğin birçok hastalığın gelişiminde rol oynadığı bildirilmiştir. Bu derlemede, varikoselle ilişkili infertilitede seminal, testiküler ve spermatozoal miRNA’ların olası rolleri incelenmiştir. Dokuya özgü miRNA’ların anormal ekspresyonunun, belirli erkek üreme sistemi bozukluklarıyla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle, bu tür miRNA’ların varikosel patofizyolojisindeki rolüne odaklanmak, varikoselle ilişkili erkek infertilitesinin moleküler mekanizmalarını aydınlatabilir ve etkili biyobelirteçler ve terapötik ajanlar bulma potansiyeli yaratabilir.

15. 
Prematür ejakülasyon: Güncel tedavi ve gelecek
Premature ejaculation: current and future treatments
Erhan Ateş, Hakan Görkem Kazıcı
doi: 10.24898/tandro.2021.58569  Sayfalar 278 - 289
Prematür ejakülasyon (PE), erkekler arasında en yaygın cinsel işlev bozukluğudur. Premtür ejakülasyon patofizyolojisi’nin multifaktöriyel özelliği PE’yi başarılı bir şekilde tedavi etmek için multimodal terapötik rejimlere ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Multipl tedavi rejimlerinin penetrasyon ve ejakülasyon arasındaki süreyi uzatmada etkili olduğu gösterilmiştir. Bu tedavi yöntemleri, davranış değişiklikleri ve ilaçlardan, diyet değişiklikleri ve majör cerrahilere kadar her şeyi içerir. Bu makalenin amacı, PE tedavisinde yaygın olarak kullanılan tedavi rejimlerini gözden geçirmek ve PE tedavisi için en yeni tedavi modalitelerini ve gelecek tedavi perspektiflerini tanıtmak ve tartışmaktır.

16. 
Androloji Yayınları ve Kongre Takvimi
Publications and Congress Calendar of Andrology

Sayfalar 290 - 294
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale